On Altıncı Mektubun Zeyli
2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ1 بِاسْمِهِ
Ehl-i dünya, sebepsiz, benim gibi âciz, garip bir adamdan tevehhüm edip, binler adam kuvvetinde tahayyül ederek beni çok kayıtlar altına almışlar. Barla’nın bir mahallesi olan Bedre’de ve Barla’nın bir dağında bir iki gece kalmaklığıma müsaade etmemişler. İşittim ki, diyorlar: “Said elli bin nefer kuvvetindedir; onun için serbest bırakmıyoruz.”

Ben de derim ki: Ey bedbaht ehl-i dünya! Bütün kuvvetinizle dünyaya çalıştığınız halde, neden dünyanın işini dahi bilmiyorsunuz, divane gibi hükmediyorsunuz? Eğer korkunuz şahsımdan ise, elli bin nefer değil, belki bir nefer elli defa benden ziyade işler görebilir. Yani, odamın kapısında durup bana “Çıkmayacaksın” diyebilir.

Eğer korkunuz mesleğimden ve Kur’ân’a ait dellâllığımdan ve kuvve-i mâneviye-i imaniyeden ise, elli bin nefer değil, yanlışsınız, meslek itibarıyla elli milyon kuvvetindeyim, haberiniz olsun! Çünkü, Kur’ân-ı Hakîmin kuvvetiyle, sizin dinsizleriniz dahil olduğu halde bütün Avrupa’ya meydan okuyorum. Bütün neşrettiğim envâr-ı imaniye ile, onların fünun-u müsbete ve tabiat dedikleri muhkem kal’alarını zirüzeber etmişim. Onların en büyük dinsiz feylesoflarını hayvandan aşağı düşürmüşüm. Dinsizleriniz dahi içinde bulunan bütün Avrupa toplansa, Allah’ın tevfikiyle, beni o mesleğimin bir meselesinden geri çeviremezler, inşaallah mağlûp edemezler.

Madem böyledir; ben sizin dünyanıza karışmıyorum, siz de benim âhiretime karışmayınız. Karışsanız da beyhudedir!
Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez,
Bir şem’a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez!

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Onun adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
| Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Nokta
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : zayıf, güçsüz
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
bedbaht : talihsiz
beyhude : boşu boşuna
dellâllık : duyuruculuk, ilân edicilik
divane : akılsız, deli
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
envâr-ı imaniye : iman nurları
feylesof : filozof, felsefeci
fünun-u müsbete ve tabiat : pozitif fen ilimleri
garip : kimsesiz, yalnız
inşaallah : Allah’ın izniyle
itibarıyla : özelliğiyle
kal’a : kale
kayıt : sınır
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
kuvve-i bâzû : bilek gücü
kuvve-i mâneviye-i imaniye : imanın mânevî kuvveti
mağlûp etme : yenme, üstün gelme
meslek : hizmet yolu, ekolü
Mevlâ : efendi, koruyucu, sahip, Allah
muhkem : sağlam
müstesna : benzeri olmayan, sıradışı
nefer : asker, er
neşretmek : yaymak
suret : şekil, biçim
şem’a : mum
tahayyül : hayal etme
takdir-i Hüdâ : Allah’ın takdiri, dilemesi
teşkil etme : oluşturma
tevehhüm : vehimlenme, kuşkulanma
tevfik : yardım
zeyl : ilâve, ek
zirüzeber : yerle bir, alt üst
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...