Hem Rum meliki Mukavkıs namında Mısır hâkimi1 ve ulema-i Yehudun en meşhurlarından İbni Sûriya ve İbni Ahtab ve onun kardeşi Kâb bin Esed ve Zübeyr bin Bâtıyâ gibi meşhur ulema ve reisler, gayr-ı müslim kaldıkları halde ikrar etmişler ki, “Evet, kitaplarımızda onun evsâfı vardır; ondan bahsediyorlar.”2
Hem Yehudun meşhur ulemasından ve Nasârânın meşhur kıssislerinden, kütüb-ü sabıkada evsâf-ı Muhammediyeyi (a.s.m.) gördükten sonra inadı terk edip imana gelenler, evsâfını Tevrat ve İncil’de göstermişler, ve sair Yahudi ve Nasrânî ulemasını onunla ilzam etmişler. Ezcümle, meşhur Abdullah ibni Selâm ve Veheb ibni Münebbih ve Ebu Yâsir ve Şâmul ki bu zât, melik-i Yemen Tübba’ zamanında idi;3 Tübba’ nasıl gıyaben ve bi’setten evvel iman getirmiş, Şâmul de öyle ve Sâye’nin iki oğlu olan Esid ve Sa’lebe ki, İbni Heyeban denilen bir ârif-i billâh, bi’setten evvel Benî Nadr kabilesine misafir olmuş, 4 قَرِيبٌ ظُهُورُ نَبِىٍّ هٰذَا داَرُ هِجْرَتِهِ demiş, orada vefat etmiş. Sonra o kabile Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile harp ettikleri zaman, Esid ve Sa’lebe meydana çıktılar, o kabileye bağırdılar:
Yani,“İbni Heyeban’ın haber verdiği zât budur;onunla harp etmeyiniz.”5 Fakat onlar, onları dinlemediler, belâlarını buldular.
Hem ulema-i Yehuddan İbni Bünyamin ve Muhayrık ve Kâ’bü’l-Ahbar gibi çok ulema-i Yehud, evsâf-ı Nebeviyeyi kitaplarında gördüklerinden, imana gelmişler, sair imana gelmeyenleri de ilzam etmişler.6
Hem Yehudun meşhur ulemasından ve Nasârânın meşhur kıssislerinden, kütüb-ü sabıkada evsâf-ı Muhammediyeyi (a.s.m.) gördükten sonra inadı terk edip imana gelenler, evsâfını Tevrat ve İncil’de göstermişler, ve sair Yahudi ve Nasrânî ulemasını onunla ilzam etmişler. Ezcümle, meşhur Abdullah ibni Selâm ve Veheb ibni Münebbih ve Ebu Yâsir ve Şâmul ki bu zât, melik-i Yemen Tübba’ zamanında idi;3 Tübba’ nasıl gıyaben ve bi’setten evvel iman getirmiş, Şâmul de öyle ve Sâye’nin iki oğlu olan Esid ve Sa’lebe ki, İbni Heyeban denilen bir ârif-i billâh, bi’setten evvel Benî Nadr kabilesine misafir olmuş, 4 قَرِيبٌ ظُهُورُ نَبِىٍّ هٰذَا داَرُ هِجْرَتِهِ demiş, orada vefat etmiş. Sonra o kabile Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile harp ettikleri zaman, Esid ve Sa’lebe meydana çıktılar, o kabileye bağırdılar:
وَاللّٰهِ هُوَ الَّذِى عَهِدَ اِلَيْكُمْ فِيهِ اِبْنُ هَيَبَانَ
Yani,“İbni Heyeban’ın haber verdiği zât budur;onunla harp etmeyiniz.”5 Fakat onlar, onları dinlemediler, belâlarını buldular.
Hem ulema-i Yehuddan İbni Bünyamin ve Muhayrık ve Kâ’bü’l-Ahbar gibi çok ulema-i Yehud, evsâf-ı Nebeviyeyi kitaplarında gördüklerinden, imana gelmişler, sair imana gelmeyenleri de ilzam etmişler.6
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Süyûtî, el-Hasâisü’l-Kübrâ, 2:139; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:366; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:744-745; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 4:80, 81, 272; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 3:362; Vâkidî, Kitâbü’l-Mağâzî, 403-404; Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:85.
2 : Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:366; Ali el-Kâri, Şerhü’ş-Şifâ, 1:744-745; İbni Kesîr, el-Bidâye Ve’n-Nihâye, 4:80-81; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 3:361-362; Vâkidî, el-Meğâzî: 403-404; İbni Cevzî, Sıfatü’s-Safve, 3:361-362; Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:79, 2:492.
3 : Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 1:367, 2:526, 6:20-249; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 11:401, 12:390-408; Kâdı İyâz, eş-Şifâ, 1:364; Ali el-Kâri, Şerhü’ş-Şifâ, 1:739-743; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:240.
4 : “Bir peygamberin zuhuru yakındır. Burası da onun hicret yeridir.” Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 1:367, 2:526, 6:240-249; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 11:401, 12:390-408; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:364; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739-743; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:240.
5 : Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 2:80-81, 4:31; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:744-745; Yusuf Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 137; Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:82; İbni Cevzî, Sıfatü’s-Safve, 1:87.
6 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:364; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739; İbni Cevzî, Sıfatü’s-Saffe, 1:87; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 87, 88, 135; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 3:161-163 Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:78-79.
2 : Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:366; Ali el-Kâri, Şerhü’ş-Şifâ, 1:744-745; İbni Kesîr, el-Bidâye Ve’n-Nihâye, 4:80-81; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 3:361-362; Vâkidî, el-Meğâzî: 403-404; İbni Cevzî, Sıfatü’s-Safve, 3:361-362; Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:79, 2:492.
3 : Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 1:367, 2:526, 6:20-249; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 11:401, 12:390-408; Kâdı İyâz, eş-Şifâ, 1:364; Ali el-Kâri, Şerhü’ş-Şifâ, 1:739-743; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:240.
4 : “Bir peygamberin zuhuru yakındır. Burası da onun hicret yeridir.” Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 1:367, 2:526, 6:240-249; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 11:401, 12:390-408; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:364; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739-743; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:240.
5 : Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 2:80-81, 4:31; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:744-745; Yusuf Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 137; Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:82; İbni Cevzî, Sıfatü’s-Safve, 1:87.
6 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:364; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739; İbni Cevzî, Sıfatü’s-Saffe, 1:87; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 87, 88, 135; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 3:161-163 Ebû Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve, 1:78-79.
Önceki Risale: On Beşinci İşaret / Sonraki Risale: On Yedinci İşaret




