Hem Hazret-i Ömer’den meşhur bir haberdir ki, demiş: Biz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında iken, ihtiyar şeklinde, elinde bir asâ, “Hâme” isminde bir cinnî geldi, iman etti. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ona kısa sûrelerden birkaç sûreyi ders verdi. Dersini aldı, gitti.1

Şu âhirki hâdiseye, çendan bazı hadîs imamları ilişmişler. Fakat mühim imamlar, sıhhatine hükmetmişler.2 Her neyse, bu nevide uzun söylemeye lüzum yok; misalleri çoktur.

Hem deriz ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın nuruyla, terbiyesiyle ve onun arkasında gitmesiyle, binler Şeyh-i Geylânî gibi aktablar, asfiyalar, melâikeler ve cinlerle görüşmüşler ve konuşuyorlar; ve bu hâdise, yüz tevatür derecesinde ve çok kesrettedir.3 Evet, ümmet-i Muhammed’in (a.s.m.) melâike ve cinlerle temasları ve tekellümleri ise, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın terbiye ve irşad-ı i’câzkârânesinin bir eseridir.

ÜÇÜNCÜ ŞUBE: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın hıfzı ve ismeti, bir mu’cize-i bâhiredir. 4 وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ âyet-i kerimesinin hakikat-i bâhiresi, çok mu’cizâtı gösterir. Evet, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm çıktığı vakit, değil yalnız bir taifeye, bir kavme, bir kısım ehl-i siyasete veya bir dine, belki umum padişahlara ve umum ehl-i dine tek başıyla meydan okudu. Halbuki onun amcası en büyük düşman ve kavim ve kabilesi düşman iken, yirmi üç sene nöbettarsız, tekellüfsüz, muhafazasız ve pek çok defa suikaste maruz kaldığı halde, kemâl-i saadetle, rahat döşeğinde vefat edip Mele-i Âlâya çıkmasına kadar hıfz ve ismeti, 5 وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ ne kadar kuvvetli bir hakikati ifade ettiğini ve ne kadar metin bir nokta-i istinad olduğunu, güneş gibi gösterir. Biz, yalnız nümune için, kat’iyet kesb etmiş birkaç hâdiseyi zikredeceğiz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:363; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:287; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 5/416-418.
2 : Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa, 1:174-177.
3 : İbni Teymiye, et-Tevessül ve’l-Vesîle, s. 24; İbni Teymiye, Mecmû-u Fetâvâ, 11:307.
4 : “Allah seni insanlardan koruyacaktır.” Mâide Sûresi, 5:67.
5 : “Allah seni insanlardan koruyacaktır.” Mâide Sûresi, 5:67.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü İşaret / Sonraki Risale: On Altıncı İşaret
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir : son
aktab : kutuplar, zamanının büyük mürşidi olan veliler
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
asâ : baston, değnek
asfiya : Hz. Peygamberin varisi konumunda olup onun çizgisinde yaşayan ilim ve takvâ sahibi büyükler
âyet-i kerime : şerefli âyet, Kur’ân’ın herbir cümlesi
çendan : gerçi, her ne kadar
ehl-i din : din sahipleri, dindarlar
ehl-i siyaset : siyasetle uğraşanlar
ferman etmek : emretmek, buyurmak
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hadise : olay
hakikat-i bâhire : ap açık hakikat, gerçek
hıfz : korumak (masdar)
irşâd-ı i’câzkârâne : harika bir tarzda irşad edip doğru yolu gösterme
ismet : günahsızlık, masumluk, korunmuşluk
kesret : çokluk
melâike : melekler
mu’cizât : mu’cizeler; Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hal ve hareketler
mu’cize-i bâhire : ap açık mu’cize
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sanem : put
taife : grup, topluluk
tekellüm : konuşma
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunluğa kavuşturma
tevatür : yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından bir hadis-i şerifin aktarılması
umum : bütün
ümmet-i Muhammed : Hz. Muhammed’e (a.s.m.) tâbi olan Müslümanlar
Yükleniyor...