ON DÖRDÜNCÜ İŞARET

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın envâ-ı mu’cizâtından bir nev-i azîmi, duasıyla zâhir olan harikalardır. Evet, şu nevi, kat’î ve hakikî mütevatirdir. Cüz’iyat ve misalleri o kadar çoktur ki, hesap edilmez. Misallerin çokları var ki, onlar da mütevatir derecesine çıkmışlar. Belki tevatüre yakın meşhur olmuşlar. Bir kısmını öyle imamlar nakletmiş ki, meşhur mütevatir gibi kat’iyeti ifade eder. Biz şu pek çok misallerinden, tevatüre yakın ve meşhur derecesinde münteşir bazı misalleri, nümune olarak ve her misalin de birkaç cüz’iyâtını zikredeceğiz.

BİRİNCİ MİSAL: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yağmur duası tevatür derecesinde ve çok defa tekrar ile, daima sür’atle kabul olması, başta İmam-ı Buharî ve İmam-ı Müslim, eimme-i hadîs nakletmişler. Hattâ bazı defa, minber-i şerif üstünde yağmur duası için elini kaldırıp, indirmeden yağmış.1

Sabıkan zikrettiğimiz gibi, bir iki defa ordu susuz kaldığı vakit bulut geliyordu, yağmur veriyordu.2 Hattâ, nübüvvetten evvel, cedd-i Nebî Abdülmuttalib, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın küçüklük zamanında mübarek yüzüyle yağmur duasına giderdi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Buhârî, İstiskâ, 6-8, 14; Müslim, İstiskâ, 8-10.
2 : Mecmeu’z-Zevâid, 6:194-195; İbni Huzeyme, 1:53; Müstedrek, 1:159; İbni Hibbân, 4:223
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü İşaret / Sonraki Risale: On Beşinci İşaret
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Asr-ı Saadet : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
azîm : büyük
cedd-i Nebi : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) dedesi, Abdülmuttalib
cüz’iyât : bireysel örnekler, kısımlar
eimme-i hadîs : hadîs imamları
envâ-ı mu’cizât : mu’cizelerin türleri
giriftar olmak : tutulmak, yakalanmak
hadsiz : sayısız, sınırsız
hakikî mütevatir/sarih mütevatir : yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun aynen aktardıkları haber veya hadis
kat’î : kesin
kat’iyen : kesin olarak
kesretli : pek çok
küllî : genel, geniş
mecnun : deli, akılsız
minber-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) üzerinde hutbe okuduğu mübarek minber
münteşir : yaygın, yayılmış
mütevatir : yalanda birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların birbirinden aktardığı haber veya hadis
nev-i azîm : büyük kısmı, bölümü
nevi : tür, çeşit
nübüvvet : peygamberlik
nümune : örnek, misal
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sabıkan : daha önceden
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
Tâbiin : Sahabeleri gören mü’minler
tevatür : yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından bir hadis-i şerifin aktarılması
zâhir : meydana gelen, ortaya çıkan
Yükleniyor...