İşte, ey frenkmeşrepler ve propagandanızla hakikî kardeşlerimi benden soğutmaya çalışan mülhidler! Bu millete menfaatiniz nedir?

Birinci taife olan ehl-i takvâ ve salâhatin nurunu söndürüyorsunuz. Merhamete ve tımar etmeye şâyan ikinci taifesinin yaralarına zehir serpiyorsunuz. Ve hürmete çok lâyık olan üçüncü taifenin tesellisini kırıyorsunuz, ye’s-i mutlaka atıyorsunuz. Ve şefkate çok muhtaç olan dördüncü taifenin bütün bütün kuvve-i mâneviyesini kırıyorsunuz ve hakikî insaniyetini söndürüyorsunuz. Ve muavenet ve yardıma ve teselliye çok muhtaç olan beşinci taifenin ümitlerini, istimdatlarını akîm bırakıp, onların nazarında hayatı mevtten daha ziyade dehşetli bir surete çeviriyorsunuz. İkaza ve ayılmaya çok muhtaç olan altıncı taifesine, gençlik uykusu içinde öyle bir şarap içiriyorsunuz ki, o şarabın humârı pek elîm, pek dehşetlidir.

Acaba bu mudur hamiyet-i milliyeniz ki, o hamiyet-i milliye uğrunda çok mukaddesâtı feda ediyorsunuz? O Türkçülük menfaati, Türklere bu suretle midir? Yüz bin defa el’iyâzü billâh!

Ey efendiler! Bilirim ki, hak noktasında mağlûp olduğunuz zaman kuvvete müracaat edersiniz. Kuvvet hakta olduğu, hak kuvvette olmadığı sırrıyla, dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir!

Hem size bunu da haber veriyorum ki, değil sizler gibi mahdut, mânen millet nazarında menfur bir kısım adamlar, belki binler sizler gibi bana maddî düşmanlık etseler, ehemmiyet vermeyeceğim ve bir kısım muzır hayvânattan fazla kıymet vermeyeceğim. Çünkü bana karşı ne yapacaksınız?

Yapacağınız iş, ya hayatıma hâtime çekmekle veya hizmetimi bozmak suretiyle olur. Bu iki şeyden başka dünyada alâkam yok.

Hayatın başına gelen ecel ise, şuhud derecesinde kat’î iman etmişim ki, tagayyür etmiyor, mukadderdir. Madem böyledir; hak yolunda şehadetle ölsem, çekinmek değil, iştiyakla bekliyorum. Bahusus ben ihtiyar oldum; bir seneden fazla yaşamayı zor düşünüyorum. Zâhirî bir sene ömrü, şehadet vasıtasıyla kazanılan hadsiz bir ömr-ü bâkiye tebdil etmek, benim gibilerin en âli bir maksadı, bir gayesi olur.

Amma hizmet ise, felillâhilhamd, hizmet-i Kur’âniye ve imaniyede Cenâb-ı Hak rahmetiyle öyle kardeşleri bana vermiş ki, vefatımla, o hizmet, bir merkezde yapıldığına bedel, çok merkezlerde yapılacak.

Benim dilim ölümle susturulsa, pek çok kuvvetli diller benim dilime bedel konuşacaklar, o hizmeti idame ederler. Hattâ diyebilirim: Nasıl ki bir tane tohum toprak altına girip ölmesiyle bir sümbül hayatını netice verir; bir taneye bedel yüz tane vazife başına geçer. Öyle de, mevtim, hayatımdan fazla o hizmete vasıta olur ümidini besliyorum.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akîm : neticesiz, sonuçsuz
alâka : bağlantı
âli : yüksek, yüce
bahusus : özellikle
ecel : ölüm vakti
ehemmiyet : önem
ehl-i takvâ : takvâ sahipleri
el’iyâzü billâh : Allah korusun
elîm : acı ve sıkıntı veren
felillâhilhamd : Allah’a hamd olsun, şükürler olsun
hadsiz : sınırsız
hak : doğru
hakikat-i Kur’âniye : Kur’ân’ın hakikati
hakikî : asıl, gerçek
hamiyet-i milliye : millî onur ve haysiyet; millet için, milli gayeler uğruna fedakarlıkta bulunma ve milli duygu ve hislerin muhafazası için çaba harcama
hâtime çekmek : son vermek
hayvânat : hayvanlar
hizmet-i Kur’âniye ve imaniye : iman ve Kur’ân hizmeti
humâr : sarhoşluğun verdiği sersemlik, başağrısı
istimdat : yardım dileme, yardım isteme
iştiyak : çok arzu ve istek
kat’î : kesin
kuvve-i mâneviye : mânevî kuvvet, moral gücü
mağlup olmak : yenilmek
mahdut : sınırlı
mânen : mânevî yönden
menfur : nefret edilen
mevt : ölüm
muavenet : yardım
mukadder : takdir olunmuş
mukaddesât : mukaddes olan şeyler, kutsal değerler
muzır : zararlı
nazar : bakış, düşünce
ömr-ü bâkiye : devamlı ve kalıcı ömür
salâhat : dindarlıkta çok ileri olma hâli
suret : biçim, şekil
şâyan : lâyık, uygun
şefkat : acıma, merhamet
şehadet : şehitlik
şuhud : görme, şahid olma
tagayyür etmek : değişmek
taife : grup, topluluk
tebdil etmek : değişmek
ye’s-i mutlak : tamamen ümidini kesme
zahirî : açık, görünürde
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...