Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında bir enâniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enâniyetlidir; çabuk enâniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da, nefsi, o ilmî enâniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde, nefsi ise, enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adâvet besler gibi, Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder—tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki, bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:

Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde birşey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü, çok delillerle ve emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın tereşşuhâtıdır; bizler, taksimü’l-a’mâl kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz.

ALTINCI DESİSE-İ ŞEYTANİYE

Şudur ki: İnsandaki tembellik ve tenperverlik ve vazifedarlık damarından istifade eder. Evet, şeytan-ı ins ve cinnî her cihette hücum ederler. Arkadaşlarımızdan metin kalbli, sadakati kuvvetli, niyeti ihlâslı, himmeti âli gördükleri vakit başka noktalardan hücum ederler. Şöyle ki:

İşimize sekte ve hizmetimize fütur vermek için, onların tembelliklerinden ve tenperverliklerinden ve vazifedarlıklarından istifade ederler. Onlar, öyle desiselerle, onları hizmet-i Kur’âniyeden alıkoyuyorlar ki, haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar, tâ ki hizmet-i Kur’âniyeye vakit bulmasın. Bir kısmına da dünyanın cazibedar şeylerini gösteriyorlar ki, hevesi uyanıp, hizmete karşı bir gaflet gelsin. Ve hâkezâ, bu hücum yolları uzun çeker. Bu uzunlukta kısa keserek dikkatli fehminize havale ederiz.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âb-ı hayat : hayat suyu
adâvet : düşmanlık
âli : yüksek, yüce
allâme : büyük âlim
bilmecburiye : zorunlu olarak
cazibedar : cazibeli, çekici
cihet : taraf, yön
deruhte etme : yerine getirme
desise : hile, aldatma
desise-i şeytaniye : şeytanın hile ve aldatmaları
durûs-u Kur’âniye : Kur’ân dersleri
ecza : kısımlar, parçalar
emâre : belirti, işaret
enâniyet-i ilmiye : ilimden, ilim sahibi olmaktan gelen benlik ve gurur
fehm : anlayış
fütur : usanç
gaflet : duyarsızlık, umursamazlık
hâkezâ : böylece, bunun gibi
himmet : çalışma, gayret gösterme
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
ihlâs : samimiyet, ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
istihsan : beğenme, güzel bulma
kaide : düstur, prensip
mahsulât-ı fikriye : fikir ve düşüncelerle ortaya konulanlar; düşünce ürünleri
metin : sağlam, kuvvetli
muaraza : sözle mücadele
müctehid : içtihâd eden, âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkaran büyük İslâm âlimi
nâkıs : eksik, noksan
nefis : insanı devamlı kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
sadakat : bağlılık, sebat
sekte : kesinti, duraklama
şerh : açıklama
şeytan-ı ins ve cinnî : cinlerden ve insanlardan şeytanlık özelliği gösteren kimseler
tahakkuk etme : gerçekleşme
taksimü’l-a’mâl : iş bölümü
tanzim : düzenleme, düzene koyma
tavzif edilme : görevlendirilme
tenperverlik : devamlı kendi canını ve rahatını düşünme, tenbellikten hoşlanma
tenzil : indirme
tereşşuhât : sızıntılar
ulûm-u imâniye : iman ilimleri
vazifedarlık : görevlilik
zımnî : gizli, örtülü
Yükleniyor...