Lâfzullah adedinde çok esrar ve nükteler var. Ezcümle, lâfzullah ve Rab’dan sonra en ziyade zikredilen Rahmân, Rahîm, Gafûr ve Hakîm ile beraber lâfzullah, Kur’ân âyetlerinin nısfıdır.

Hem lâfzullah ve Allah lâfzı yerinde zikredilen lâfz-ı Rab ile beraber, yine nısfıdır. Çendan Rab lâfzı 846 (sekiz yüz kırk altı) defa zikredilmiş; fakat dikkat edilse, beş yüz küsuru Allah lâfzı yerinde zikredilmiş, iki yüz küsuru öyle değildir.

Hem Allah, Rahmân, Rahîm, Alîm ve Lâ ilâhe illâ ’daki adediyle beraber yine nısfıdır; fark yalnız dörttür. Ve yerinde Kadîr ile beraber, yine mecmu-u âyâtın nıfsıdır; fark dokuzdur.

Lâfz-ı Celâlin mecmuundaki nükteler çoktur. Yalnız şimdilik bu nükte ile iktifâ ediyoruz.

İKİNCİ NÜKTE: Sûreler itibarıyladır. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kast ve bir iradeyi gösterir bir tarzda tevafukatı vardır.

Sûre-i Bakarada, âyâtın adediyle Lâfz-ı Celâlin adedi birdir; fark dörttür ki, Allah lâfzı yerinde dört lâfzı var (meselâ Lâ ilâhe illâ ’daki gibi); onunla muvafakat tamam olur.

Âl-i İmrân’da, yine âyâtıyla Lâfz-ı Celâl tevafuktadır, müsavidirler. Yalnız Lâfz-ı Celâl 209 (iki yüz dokuz)’dur, âyet 200 (iki yüz)’dür; fark dokuzdur. Böyle meziyât-ı kelâmiyede ve belâğat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez; takribî tevafukat kâfidir.

Sûre-i Nisâ, Mâide, En’âm; üçünün mecmu-u âyetleri, mecmuundaki Lâfz-ı Celâlin adedine tevafuktadır. Âyetlerin adedi 464 (dört yüz altmış dört), Lâfz-ı Celâlin adedi 461 (dört yüz altmış bir); Bismillâh’taki lâfzullah ile beraber tam tevafuktadır.

Hem meselâ, baştaki beş sûrenin Lâfz-ı Celâl adedi; Sûre-i A’râf, Enfâl, Tevbe, Yûnus, d’daki Lâfz-ı Celâl adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

lâfzullah : “Allah” lâfzı, kelimesi
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden ve idaresi ve hakimiyeti altında bulunduran Allah
Rahmân : rahmeti sonsuz, yarattıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran Allah
Rahîm : rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
Gafûr : günahları çok çok bağışlayan Allah
Hakîm : herşeyi bir maksat ve gayeye uygun olarak faydalı ve yerli yerinde yaratan, hikmet sahibi Allah
nısf : yarı
lâfz-ı Rab : Rab kelimesi
Rahmân : rahmeti sonsuz, yarattıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran Allah
Alîm : her şeyi hakkıyla bilen, ilmi herşeyi kuşatan, sonsuz ilim sahibi Allah
Lâ ilâhe illâ Hû : Allah’tan başka ilâh yoktur
: O, Allah
Kadîr : herşeye gücü yeten, herşeyi yapabilen, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah
mecmu-u âyât : âyetlerin toplamı, tamamı
lâfz-ı Celâl : Allah kelimesi
mecmu : bütün, hepsi
nükte : ince ve anlamlı söz
iktifâ etmek : yetinmek
intizam : düzen, tertip
kast : amaç, hedef
irade : dileme, tercih, istek
tarz : biçim, şekil
tevâfukât : uygun düşme, denk olma, münâsebet yakınlıkları
Sûre-i Bakara : Bakara Sûresi, Kur’ân-ı Kerimin 2. sûresi
âyât : âyetler, deliler
muvafakat : uygunluk
Âl-i İmrân : Kur’ân-ı Kerîm’in 3. sûresi
tevafuk : denk gelme, uygunluk
müsavi : eşit, denk
meziyât-ı kelâmiye : sözün, kelâmın özellikleri, hususiyetleri
belâğat : düzgün, kusursuz, yerinde ve halin ve makamın icabına göre söz söyleme
takribî : yaklaşık
kâfi : yeterli
Sûre-i Nisâ : Nisâ Sûresi, Kur’ân-ı Kerimin 4. sûresi
Mâide : Kur'ân-ı Kerimin 5. sûresi
En’âm : Kur'ân-ı Kerimin 6. sûresi
mecmu-u âyet : âyetlerin toplamı, tamamı
Bismillâh : Allah’ın adıyla
Sûre-i A’râf : A’râf Sûresi, Kur’ân-ı Kerimin 7. sûresi
Enfâl : Kur'ân-ı Kerimin 8. sûresi
Tevbe : Kur'ân-ı Kerimin 9. sûresi
Yûnus : Kur'ân-ı Kerimin 10. sûresi
Hûd : Kur'ân-ı Kerimin 11. sûresi
Yükleniyor...