Üçüncü Risale olan Üçüncü Kısım


Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın iki yüz aksâm-ı i’câziyesinden nakşî bir kısmını gösterecek bir tarzda, Kur’ân-ı Azîmüşşânı, Hâfız Osman hattıyla taayyün eden ve Âyet-i Müdâyene mikyas tutulan sahifeleri ve Sûre-i İhlâs vahid-i kıyasî tutulan satırları muhafaza etmekle beraber, o nakş-ı i’câzı göstermek tarzında bir Kur’ân yazmaya dair mühim bir niyetimi, hizmet-i Kur’ân’daki kardeşlerimin nazarlarına arz edip meşveret etmek ve onların fikirlerini istimzaç etmek ve beni ikaz etmek için şu kısmı yazdım, onlara müracaat ediyorum. Şu Üçüncü Kısım, Dokuz Meseledir.

BİRİNCİ MESELE

Kur’ân-ı Azîmüşşânın envâ-ı i’câzı kırka bâliğ olduğu, İ’câz-ı Kur’ân namındaki Yirmi Beşinci Sözde burhanlarıyla ispat edilmiş. Bazı envâı tafsilen, bir kısmı icmâlen, muannidlere karşı dahi gösterilmiş.

Hem Kur’ân’ın i’câzı, tabakat-ı insaniyede kırk tabakaya karşı ayrı ayrı i’câzını gösterdiği, On Dokuzuncu Mektubun On Sekizinci İşaretinde beyan edilmiş ve o tabakatın on kısmının ayrı ayrı hisse-i i’câziyelerini ispat etmiş. Sair otuz tabaka-i âhar, ehl-i velâyetin muhtelif meşrepler ashabına ve ulûm-u mütenevvianın ayrı ayrı ashablarına ayrı ayrı i’câzını gösterdiğini, onların ilmelyakîn, aynelyakîn, hakkalyakîn derecesinde Kur’ân hak kelâmullah olduğunu, iman-ı tahkikîleri göstermişler. Demek, herbiri ayrı ayrı bir tarzda bir vech-i i’câzını görmüşler.

Evet, ehl-i marifet bir velînin fehmettiği i’câz ile, ehl-i aşk bir velînin müşahede ettiği cemâl-i i’câz bir olmadığı gibi, muhtelif meşâribe göre cemâl-i i’câzın cilveleri değişir.

Bir ilm-i usûliddin allâmesinin ve bir imamının gördüğü vech-i i’câz ile füruat-ı şeriattaki bir müçtehidin gördüğü vech-i i’câz bir değil, ve hâkezâ...
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aksâm-ı i’câziye : mu’cizelik kısımları
arz etmek : sunmak
Âyet-i Müdâyene : Kur’ân’daki (Bakara, 281) borçlu ve alacaklı hakkındaki âyet
aynelyakin : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
bâliğ : erişen, ulaşan
ehl-i aşk : kalpleri Allah sevgisiyle dolu olanlar
ehl-i marifet : Allah’ı bilme ve tanıma lütfuna eren kimseler
ehl-i velâyet : veli kullar, Allah dostları
envâ : neviler, türler
envâ-ı i’câz : mu’cizelik türleri, çeşitleri
fehmetmek : anlamak
Hâfız Osman :
hak : doğru, gerçek
hakkalyakîn : bizzat yaşamak suretiyle, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
hisse-i i’câziye : farklı sınıflara tesir eden mu’cizenin, her sınıfta ayrı ayrı görülen hissesi
hizmet-i Kur’ân : Kur’ân hizmeti
i’câz : mu’cize oluş
i’câz-ı Kur’ânî : Kur’ân’ın mu’cize oluşu; Kur’ân’ın bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülüğü
icmâlen : kısaca
ilmelyakîn : ilme ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
iman-ı tahkikî : sağlam, sarsılmaz bir iman
istimzaç etmek : kaynaşmak, kaynaştırmak
kelâmullah : Allah’ın kelâmı
Kur’ân-ı Azîmüşşan : şan ve şerefi yüce olan Kur’ân
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
meşrep : hareket tarzı, metod
meşveret etmek : danışıp görüşmek, fikir alış venişinde bulunmak
mikyas : ölçek
muannid : inatçı, direnen
muhafaza etmek : korumak
muhtelif : çeşitli, farklı
nakş-ı i’câz : mu’cizelik nakşı
nakşî : nakışlanmış, büyük mânâlarla süslenmiş
namında : adında
nazar : dikkat
Sûre-i İhlâs : İhlâs Sûresi, Kur’ân-ı Kerimin 112. sûresi
taayyün etmek : meydana çıkmak
tabaka-i âhar : diğer sınıflar
tabakât : tabakalar, sınıflar
tabakât-ı insaniye : İnsanların sosyal sınıfları, dereceleri
tafsilen : ayrıntılı olarak
ulûm-u mütenevvia : çeşitli ilimler
vahid-i kıyasî : ölçü birimi
vech-i i’câz : mu’cizelik yönü
velî : Allah dostu
Yükleniyor...