İşte o şuûnat iktiza ettikleri hayretnümâ faaliyet içinde, mevcudat, tebdil ve tağyirle, zevâl ve fenâ içinde sür’atle sevk ediliyor, mütemadiyen âlem-i şehadetten âlem-i gayba gönderiliyor.

Ve o şuûnâtın cilveleri altında, mahlûkat, daimî bir seyir ü seyelân, bir hareket ve cevelân içinde çalkanmakta ve ehl-i gafletin kulaklarına vâveylâ-yı firak ve zevâli ve ehl-i hidayetin sem’ine velvele-i zikir ve tesbihi dağıtmaktadırlar.

Bu sırra binaen, herbir mevcut, Vâcibü’l-Vücudun bâki şuûnâtının tezahürüne bâki birer medar olacak mânâları, keyfiyetleri, hâletleri vücutta bırakıp öyle gidiyorlar.

Hem o mevcut, bütün müddet-i hayatında geçirdiği etvar ve ahvâli, ilm-i ezelînin ünvanları olan İmam-ı Mübîn, Kitab-ı Mübîn, Levh-i Mahfuz gibi vücud-u ilmî dairelerinde vücud-u haricîsini temsil eden mufassal bir vücut dahi bırakıp öyle giderler. Demek, her fâni, bir vücudu terk eder, binler bâki vücutları kazanır, kazandırır.

Meselâ, nasıl ki harikulâde bir fabrika makinesine âdi bazı maddeler atılır; içinde yanarlar, zâhiren mahvolur, fakat o fabrikanın imbiklerinde çok kıymettar kimya maddeleri ve edviyeler teressüp eder.

Hem onun kuvvetiyle ve buharıyla o fabrikanın çarkları döner; bir taraftan kumaşları dokumasına, bir kısmı kitap tab’ına, bir kısmı da şeker gibi başka kıymettar şeyleri imal etmesine medar oluyor, ve hâkezâ...

Demek, o âdi maddelerin yanmasıyla ve zâhiren mahvolmasıyla binler şeyler vücut buluyor. Demek, âdi bir vücut gider, âli çok vücutları irsiyet bırakır. İşte, şu halde, o âdi maddeye “Yazık oldu” denilir mi? “Fabrika sahibi neden ona acımadı, yandırdı; o sevimli maddeleri mahvetti?” şikâyet edilir mi?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Birinci Makam / Sonraki Risale: Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i gayb : gayb âlemi, görünmeyen âlem
âlem-i şehadet : görünen âlem, dünya
âsâr : eserler
bilmüşahede : gözle görerek
edviye : ilâçlar
ehl-i gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olan kimseler
ehl-i hidayet : doğru yolda olanlar, iman etmiş olanlar
etvar : tavırlar, hâller
fâni : gelip geçici
fenâ : geçip gitme, yok olma
ferah-ı münezzeh : salt sevinç
ilm-i ezelî : Allah’ın herşeyi ve bütün zamanları kuşatan sonsuz ilmi
İmâm-ı Mübîn : Allah’ın ilim ve emirlerinin, eşyanın geçmiş ve geleceğe ait kaidelerinin yazıldığı defter
imbik : süzme âleti
irsiyet bırakma : miras bırakma
keyfiyet : durum, özellik
kıymettar : değerli
Kitâb-ı Mübîn : Allah’ın apaçık kudret defteri olan kâinat, Allah’ın kudret ve iradesinin genel kanunlar defteri
Levh-i Mahfuz : herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası; Allah’ın ilminin bir adı
mahlûkat : yaratılmışlar
medar olma : dayanma sebep olma
müddet-i hayat : hayat süresi
mütemadiyen : sürekli olarak
sem’ : işitme
seyelân : akma, akış
şuûnât : Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler
şuûnât-ı rububiyet : idare ve terbiye edici Rabbimizin zâtına mahsus kutsal özellikler, temel nitelikler
tab’ etmek : basmak
tağyir etme : değiştirme, başkalaştırma
tebdil etme : başka bir şeyle değiştirme
temsil : analoji; kıyaslama tarzında benzetme
teressüb etme : süzülme
tesbih : Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
tezahür : belirme, görünme
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
vâveylâ-yı firak : ayrılık feryadı
velvele-i zikir : zikir sesleri
vücud-u haricî : maddî vücut, beden
vücud-u ilmî : ilim seviyesinde olan varlık
Yükleniyor...