Saniyen: Sebeb-i münakaşa, eğer hadîs ise, hadîsin merâtibini ve vahy-i zımnînin derecâtını ve tekellümât-ı Nebeviyenin aksâmını bilmek lâzım.

Avâm içinde müşkülât-ı hadîsiyeyi münakaşa etmek, izhar-ı fazl suretinde, avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enaniyetini hakka ve insafa tercih etmek suretinde deliller aramak caiz değildir.

Madem şu mesele açılmış, medar-ı münakaşa edilmiş, biçare avâm-ı nasın zihninde sû-i tesir ediyor.

Çünkü şu gibi müteşabih hadîsleri aklına sığıştıramadığı için, eğer inkâr etse, dehşetli bir kapı açar; yani küçücük aklına sığışmayan kat’î hadîsleri dahi inkâra yol açar.

Eğer zâhir-i hadîsin mânâsını tutarak öyle kabul edip neşretse, ehl-i dalâletin itirâzâtına ve “Hurafattır” demelerine yol açar.

Madem bu müteşabih hadîse, lüzumsuz ve zararlı bir tarzda nazar-ı dikkat celb edilmiş ve bu çeşit hadîsler çok varid olmuş. Elbette şüpheleri izale edecek bir hakikati beyan etmek lâzım gelir. Şu hadîs kat’î olsun veya olmasın, o hakikati zikretmek gerektir.

İşte, yazdığımız risalelerde, ezcümle Yirmi Dördüncü Sözün Üçüncü Dalında On İki Asıl ile, ve Dördüncü Dalında, ve On Dokuzuncu Mektubun vahyin taksimâtına dair mukaddimesindeki bir esasında tafsilâta iktifâen, burada icmâlen o hakikate bir işaret ederiz. Şöyle ki:

Melâike, insan gibi bir surete inhisar etmez; müşahhas iken, bir küllî hükmündedir. Hazret-i Azrâil Aleyhisselâm, kabz-ı ervâha müekkel olan melâikelerin nâzırıdır.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aksâm : kısımlar, bölümler
Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
avâm : halk tabakası, sıradan insanlar
avâm-ı nas : sıradan halk tabakası
avene : yardımcı
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
enâniyet : benlik, gurur
ezcümle : özetle, böylece
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hakikat : doğru, gerçek
hurâfât : hurafeler, boş ve bâtıl inançlar
icmâlen : kısaca, özet olarak
iktifâen : yetinerek
inhisar etme : yalnız birşeye ait kılma
inkâr : inanmama, kabul etmeme
itirâzât : itirazlar
izale etmek : gidermek, ortadan kaldırmak
izhar-ı fazl : değerini, üstünlüğünü ortaya koyma
kabzetmek : teslim almak
kabz-ı ervah : ruhları teslim alma
kat’î : kesin
küllî : geniş, kapsamlı
medar-ı münakaşa : tartışma sebebi
melâike : melekler
mukaddime : başlangıç, giriş
müekkel : vazifeli, görevli
münakaşa etmek : tartışmak
müşahhas : şahıslaşmış, belli bir şahsiyete sahip
müşkülât-ı hadîs : hadîs ilminin zorlukları, hadîs ilmine ait zorluklar
müteşâbih hadîs : mânâsı açık olmayan, yoruma açık hadis
müteşâbih : hadis mânâsı açık olmayan hadis
tekellümât-ı Nebeviye : Hz. Peygamberin (a.s.m.) konuşması, mübârek sözleri
vahiy : Cenâb-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) vasıtası ile peygamberlere bildirilen emir ve yasaklar
varid olma : gelme, ulaşma, söylenme
zâhir-i hadîs : hadîsin yalnızca görünen, açık mânâsı
Yükleniyor...