اَحْىِ قَلْبِى وَقَبْرِى بِنُورِ اْلاِيمَانِ وَالْقُرْاٰنِ يَا نُورُ يَا حَقُّ يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ يَا مَالِكَ الْمُلْكِ يَاذَا الْجَلاَلِ وَاْلاِكْرَامِ يَاۤ اَوَّلُ يَاۤ اٰخِرُ يَا ظَاهِرُ يَا بَاطِنُ يَا قَوِىُّ يَا قَادِرُ يَا مَوْلاَىَ يَا غَافِرُ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
اَسْئَلُكَ بِاِسْمِكَ اْلاَعْظَمِ فِى الْقُرْاٰنِ وَبِمُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ الَّذِى هُوَ سِرُّكَ اْلاَعْظَمُ فِى كِتَابِ الْعَالَمِ اَنْ تَفْتَحَ مِنْ هٰذِهِ اْلاَسْمَاۤءِ الْحُسْنٰى كُوَاةً مُفِيضَةً اَنْوَارَ اْلاِسْمِ اْلاَعْظَمِ اِلٰى قَلْبِى وَاِلٰى قَالِبِى وَاِلٰى رُوحِى فِى قَبْرِى فَتَصِيرَ هٰذِهِ الصَّحِيفَةُ كَسَقْفِ قَبْرِى وَهٰذِهِ اْلاَسْمَاۤءُ كَكُوَاتٍ تُفِيضُ اَشِعَّةَ شَمْسِ الْحَقِيقَةِ اِلٰى رُوحِى
اَسْئَلُكَ بِاِسْمِكَ اْلاَعْظَمِ فِى الْقُرْاٰنِ وَبِمُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ الَّذِى هُوَ سِرُّكَ اْلاَعْظَمُ فِى كِتَابِ الْعَالَمِ اَنْ تَفْتَحَ مِنْ هٰذِهِ اْلاَسْمَاۤءِ الْحُسْنٰى كُوَاةً مُفِيضَةً اَنْوَارَ اْلاِسْمِ اْلاَعْظَمِ اِلٰى قَلْبِى وَاِلٰى قَالِبِى وَاِلٰى رُوحِى فِى قَبْرِى فَتَصِيرَ هٰذِهِ الصَّحِيفَةُ كَسَقْفِ قَبْرِى وَهٰذِهِ اْلاَسْمَاۤءُ كَكُوَاتٍ تُفِيضُ اَشِعَّةَ شَمْسِ الْحَقِيقَةِ اِلٰى رُوحِى
Kalbimi ve kabrimi iman ve Kur’ân nuruyla nurlandır; ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr; ey varlığında hiçbir şüphe bulunmayan ve varlıkların dayandıkları hakikat, Zâtının sıfât, isim ve fiillerinin tecellisi olan Hak; ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hayy; ey bütün varlıkları düzenli ve daimî bir şekilde ayakta tutan; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm; ey ezelden ebede kadar kâinattaki her şeyin yegâne sahibi ve mâliki olan Mâlike’l-Mülk; ey celâl ve ikram sahibi; ey her şeyin aslını ve başlangıcını ezelî ilmiyle tespit eden ve Kendisinden önce hiçbir şey var olmayan Evvel; ey her şeyin sonunu ezelî ilmiyle belirleyen ve sonu gelen varlıkların neslini tohum ve çekirdek gibi hülâsalarla tanzim eden ve her şeyden sonra yalnız Kendisi bâkî kalan Âhir; ey her şeyin dış yüzlerini çeşitli cihazlarla ve ince nakışlarla süsleyerek fevkalâde mükemmel ve güzel yaratan ve bütün varlıklarda ilim, irade, kudret, rahmet gibi sıfatlarının ve varlık ve birliğinin işaretleri açıkça görünen Zâhir; ey bütün varlıkların içyüzlerini ve bilhassa canlıların içlerini mükemmel bir fabrikanın harika makineleri gibi yaratıp işleten ve her şeyin içine esmâsıyla nüfuz eden Bâtın; ey her türlü âcizlik ve zayıflık alâmetlerinden münezzeh olan yegâne kuvvet ve kudret sahibi Kavî; ey kudreti her şeye yeten ve Kendisine hiçbir şey ağır gelmeyen Kàdir; ey herşeyin sahibi ve dostluğu pek güzel olan Mevlâ, ey her türlü kusur ve günâhı affeden Gâfir; ey merhamet edicilerin en merhametlisi olan Erhamü’r-Râhimîn.
Kur’ân’daki İsm-i Âzamın hürmetine ve kitab-ı âlemdeki sırr-ı âzamın olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm hürmetine, güzel isimlerinden, bu sayfayı sanki kabrimin tavanı yapıp, bu esmâyı da ruhuma şems-i hakikatten şualar saçan pencere haline getirecek şekilde, kalbime ve kalıbıma ve kabrimde ruhuma İsm-i Âzamın nurlarını saçan pencere yapmanı istiyorum.
Önceki Risale: Zeylû'l-Hubâb / Sonraki Risale: Zeylü'l-Habbe