Halbuki, Meclis elinde bulunmayan ve Meclis tarikiyle olmayan böyle bir kuvvet, inşikak-ı âsâya sebebiyet verecektir.

İnşikak-ı âsâ ise 1 وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمِيعًا âyetine zıttır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı mânevî daha metindir. Ve, tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezâifi deruhte edebilir. Cemaatin ruhu olan şahs-ı mânevî eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin iyiliği de, fenalığı da mahduttur. Cemaatin ise gayr-ı mahduttur. Harice karşı kazandığınız iyiliği, dahildeki fenâlıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki, ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız İslâmın şeâirini tahrip ediyorlar. Öyleyse, zarurî vazifeniz, şeâiri ihyâ ve muhafaza etmektir. Yoksa, şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeâirde tehâvün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez, teşci eder.

3 نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّصِيرُ2 حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah’ın dinine ve Kur’ân’a hep birlikte sım sıkı sarılın.” Âl-i İmran Sûresi, 3:103.
2 : “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.
3 : “O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır.” Enfâl Sûresi, 8:40.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Katrenin Zeyli / Sonraki Risale: Zeylû'l-Hubâb
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bilmecburiyye : zorunlu olarak
cemaat : topluluk
dahil : iç
deruhte etmek : üstlenmek
ebedî : sonu olmayan sonsuz
fena : kötü, çirkin
ferd : kişi
gayr-ı mahdut : sınırsız
halife-i şahsî : Fahr-i Kâinat (a.s.m.) Efendimizin vekili olarak Müslümanların başkanlığını yapan ve İslâmiyeti korumak ve yaşatmakla görevli olan zâtın şahsı, kendisi
hariç : dış
hasım : düşman
idame etmek : devam ettirmek
ihyâ etmek : canlandırmak
inşikak-ı âsâ : değneğin bölünmesi, âsânın ikiye ayrılması; "ihtilaf ve ayrılıklarla, birliğin bozularak kuvvetin dağılması" mânâsında bir deyim
İslâmın şeâiri : İslâma sembol olmuş şeyler, iş ve ibâdetler
istinad : dayanma, güvenme
kâmil : olgun, mükemmel
lâfız : söz; kelime
mahdut : sınırlı
mânâ-yı hilâfet : hilâfetin anlamı; Peygamberimizin vekili olarak Müslümanların din ve dünya işlerinin tedbirini gören genel başkanlık; hilâfetin özü
metin : sağlam, kuvvetli
muhafaza etmek : korumak
muktedir : güçlü
müstakim olmak : doğru yolda olmak, istikametli olmak
sebebiyet vermek : sebep olmak
şahs-ı mânevî : tüzel kişilik; belli bir kişi olmayıp bir topluluktan meydana gelen mânevî kişilik
şeâir : İslâma sembol olmuş şeyler, iş ve ibâdetler
şuur : bilinç
tahrip etmek : yıkıp yok etmek
tarik : yol
tehâvün : önemsememek, hafife almak, aldırış etmemek
tenfiz-i ahkâm-ı şer'iye : yürütme; şeriata ait hükümlerin uygulanması, yerine getirilmesi
teşci etmek : cesaretlendirmek, gayrete getirmek
tevkif etmek : durdurmak
vazife : görev
vezâif : vazifeler
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
zaaf-ı milliyet : milliyetin zayıflığı, güçsüzlüğü
zarurî : zorunlu
ziyade : fazla
Yükleniyor...