Lem’alar

Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Sözüyle aynı mealdedir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ 1
لَهُ مَقَالِيدُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 2
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَناَ خَزَاۤئِنُهُ 4
فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ 3
مَامِنْ دَاۤبَّةٍ اِلاَّ هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا 5

Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek, daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor. Çünkü, izzet ve azamet perdeyi iktizâ eder; tevhid ve celâl dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.

Evet, Sultan-ı Ezelînin memurları vardır, ama icraatçıları değillerdir ki, saltanat ve rububiyetinde ortak olsunlar. Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki, kudretin icraatını ilân ediyorlar. Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki, gördükleri evâmir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar. Demek esbab, ancak ve ancak kudretin izzetini, rububiyetin haşmetini izhar için vaz edilmiş birtakım vasıtalardır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah herşeyin yaratıcısıdır. Ve O her şey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir.” Zümer Sûresi, 39:62.
2 : “Göklerin ve yerin tedbir ve tasarrufu Ona âittir.” Zümer Sûresi, 39:63.
3 : “Şânı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir.” Yâsin Sûresi, 36:83.
4 : “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın.” Hicr Sûresi, 15:21.
5 : “Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın.” Hûd Sûresi, 11:56.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Mukaddime / Sonraki Risale: Reşhalar
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

celâl : azamet, haşmet
daire-i esbab : sebepler dairesi
dellâl : ilân edici; duyuran
esbab : sebebler
gafil : Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan
hakikî : asıl, gerçek
hükmünde : yerinde, bir şeyle aynı hükmü alma
icraat : faaliyet, uygulamalar
iktizâ etmek : gerektirmek
isnad eden : dayandıran
izzet ve azamet : yücelik, sınırsız büyüklük ve ululuk
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
kudret-i ezeliye : Allah’ın ezelden beri var olan kudreti, güç ve kuvveti
lem'a : parıltı
meal : anlam; mânâ
muvazzaf : görevli
müşahit : şahit olan
nâzır : bakan, gözlemci
neşretmek : yaymak
rububiyet : Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
saltanat : egemenlik, hâkimiyet, sultanlık
Sultan-ı Ezelî : hüküm ve saltanatının başlangıcı olmayan ve bütün zamanlara hükmeden Allah
şirket : ortaklık; ortak olma
tebliğat : duyurular
tesir : etki
tevhid : her şeyin bir olan Allah’a ait olması
zuhur eden : ortaya çıkan, görünen
Yükleniyor...