DOKUZUNCU LEM’A: Bakınız, âlem-i arz ve bütün cüz’iyat üstünde hâtem-i ehadiyet bulunduğu gibi, dağınık neviler ve muhit unsurlar üstünde de aynen o hâtem-i ehadiyet bulunur. Evet, bir tarlaya tohum ekilmesinden anlaşılıyor ki, o tarla tohum sahibinin mülküdür. Ve o tohum da, o tarla sahibinin malıdır. Yani, o buna, bu da ona şehadet ediyorlar.

Kezalik, kâinattaki masnuat, tohum gibidir. Âlem ve anasır da tarla gibidir. Her iki tarafın lisan-ı halleriyle ettikleri şehadete göre, masnuatı ile âlem-i anasır, yani tohum ile tarla ve muhit ile muhat, hep bir Sâni-i Vâhidin yed-i tasarrufundadır. Demek ednâ bir mahlûka yapılan tasarruf-u hakikî ve zayıf bir mevcuda edilen tevcih-i rububiyet, âlem ve anâsır kabza-i tasarrufunda bulunan Zâta mahsus olduğu gibi, herhangi bir unsurun da tedvir ve tedbiri, bütün hayvanat ve nebatatı kabza-i rububiyetinde tutup terbiye eden aynen o Zâta mahsustur. İşte, hâtem-i tevhid dediğimiz budur. Eğer birşeye temellük etmeye niyetin varsa, meydana çık, kendini tecrübe et, bak ne söylüyorlar: En cüz’î bir fert, “Ancak nev’imi yaratan beni yaratabilir” diyor. Çünkü efrad arasında misliyet vardır. Ve arzın her tarafında dağınık bir surette bulunan en küçük bir nevi, “Beni yaratabilen ancak arzı yaratandır” söylüyor.

Arza bak, ne söylüyor: Sema ile aralarında alışverişi bulunduğu için, “Beni halk edebilen, ancak mecmû-u kâinatı halk eden Zâttır” diyor. Çünkü aralarında tesanüt vardır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Mukaddime / Sonraki Risale: Reşhalar
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
âlem-i anasır : elementler dünyası, unsurlar âlemi
anâsır : unsurlar, elementler
arz : yeryüzü, dünya
aynen : tıpkı, tıpkısı
beyan : açıklama, izah
cüz : bölüm, kısım, parça
cüz’î : küçük
darb edilen : basılan; vurulan
ednâ : basit, küçük
efrad : fertler
envâ : çeşitler, türler
fert : tek, birey
halk eden : yaratan
hâtem-i tevhid : Allah’ın birlik mührü
hayvanat : hayvanlar
heyet-i mecmua : genel yapı, bütün fertlerin tamamı
ihya : hayat verme, diriltme
kabza-i rububiyet : rububiyet eli
kabza-i tasarruf : emri altında bulundurma
kezalik : bunun gibi
küll : bütün
küllî : bir sınıfın, bir türün bütün fertleri içine alan; tür, cins; kapsamlı varlık
külliyat : türler ve cinsler gibi topluluklar
lisan-ı hal : hal dili
mahlûk : varlık
mahsus : has, özel
masnuat : san’at eseri varlıklar
mecmû-u kâinat : kâinatın bütünü, tamamı
mevcud : varlık
mezkûr : anılan, sözü geçen
misal : benzer, örnek
misliyet : benzerlik, paralellik
muhat : etrafı çevrilmiş, kuşatılmış
muhit : herşeyi içine alan, kuşatan
mülk : sahip olunan şey
nebatat : bitkiler
nev'i : çeşit, tür
Sâni-i Vâhid : tek olan ve herşeyi san’atlı yapan Allah
sema : gök
semere : meyve
semeredar : meyveli
suhulet : kolaylık
suret : biçim, şekil
suubet : zorluk
şecere : ağaç
şehadet etmek : şahid olmak
şehadet : şahidlik
tasarruf-u hakikî : gerçek anlamda dilediği gibi kullanma ve yönetme
tedbir : çekip çevirme, ihtiyacını karşılama
tedvir : çekip çevirme, idare etme
temellük etmek : sahiplenmek
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunluğa kavuşturma
tesanüt : dayanışma
tevcih-i rububiyet : mahlûkatı terbiye ve idâre eden Allah’ın yönlendirmesi
tevhid hâtemleri : her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu gösteren mühürler
unsur : element
vahdaniyet sikkeleri : Allah’ın benzersiz ve bir oluşunu ve ortağının bulunmayışını gösteren damgalar
vaz edilen : konulan, yerleştirilen
yed-i tasarruf : tasarruf eli
Zât : Allah
zevilhayat : hayat sahipleri, canlılar
zikretmek : anmak, belirtmek
Yükleniyor...