Lügatler :
âdâtullah : Allah’ın tabiata koyduğu kanun ve prensipleri
adem-i kanaat : kanaatsizlik, yetinmeme
âdi : basit, sıradan, normal
azamet : büyüklük, haşmet
bâhir : parlak, açık
dest-i hikmet : hikmet eli
esbab : sebepler
hakaik-i âlem : kâinattaki hakikatler, gerçekler
hakikat : doğru ve gerçek
harikulâde : olağanüstü
hâşâ : kesinlikle öyle değil
haşmet : yücelik, büyüklük, görkem
hayalât : hayaller, gerçek dışı şeyler
hayalperest : hayalci olan; gerçekçi olmayan
hikmet : varlıkların gaye, fayda, nitelik ve özelliklerinden bahseden ilim; felsefe; gaye, fayda
hilkat : yaratılış
hisse : pay
hubb-u nefis : nefis sevgisi; kendini beğenme
hurafat : hurafeler; aslı esası olmayan saçma inanışlar
hülya : hayal
hüsn-ü intizam : tertip ve düzenliliğin güzelliği
hüsün : güzellik
icad etme : (yeni bir şey) çıkarma, var etme
ifrat : aşırılık, denge sınırını aşma
ihtilâfat : ayrılıklar, anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar
ihtilâlât : ihtilaller, karışıklıklar
ika etme : meydana getirme, gerçekleştirme
iltibas : karıştırma
intaç etme : netice verme
istihfaf-ı nizam : nizamı hafif görme; düzeni küçümseme
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
kıssa : ibretli hikâye
kışır : kabuk, dış
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
lüb : öz, iç
maksut : kastedilen gaye, maksat
menşe : kaynak, çıkış yeri, noktası
mizan : ölçü, tartı, denge
mu’cize : bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstülük
mugalâta etmek : safsata, demagoji yapmak; aldatmak maksadıyla yanıltıcı sözler söylemek
mukaddeme : başlangıç, giriş
mukarenet : yakınlık, beraber bulunma
muvazene : ölçü, denge
mübalâgat : mübalâğalar, abartılar
mübalâğacı : abartan
münasebet : alâka, ilgi
nakşolmak : işlenmek, süslenmek
nazar : bakış, görüş
nisbet : kıyas, oran
sırat-ı müstakîm : istikametli; dosdoğru yol
tefrit : tersine aşırılık, dengeli, doğru yolu bırakıp geride kalma hâli
tevlid etme : sebep olma, doğurma
ulviyet : yücelik, ulvîlik
vücud-u haricî : dış dünya, görünen varlık âlemi
zahirperest : dış görünüşe ehemmiyet veren, dışa yansıyan yönlere göre hüküm veren
zevk-i fâside : bozuk zevk (zıddı, zevk-i selîm)