Lügatler :
aşâir : aşiretler
aşiret : oymak; büyük ölçüde aynı dil ve kültürü paylaşan, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında sosyal, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk
bilâhare : daha sonra
müellif : telif eden, yazar
neşretmek : yayınlamak
suâl : soru, istek
şark : doğu
aba : yünden yapılmış kaba kumaş
acîbü’ş-şekil : hayret edilecek şekil, şaşılacak şekil
âciz : güçsüz, zayıf
antika : eski ve kıymetli sa’nat eseri
âsâr : kitap, yazı vs. eserler
eyyühe’n-nâzır : ey (bu yazıya) bakan, nazar eden
hakikatşiken : hakikat kırıcı
hasenât : iyilikler, sevaplar
hikmetâmiz : hikmetli, hikmetle karışık, hikmeti içine alan
himmet : ciddi gayret, yardım
ifâde-i meram : maksadı ifade etme, anlatma
iktidarsız : güçsüz, kuvvetsiz
iktisâ : giymiş (giyme)
ilhâm ettirme : kalbe gelmesine sebep olma; gönle doğmasına vesile olma
inkılâp : köklü değişim, dönüşüm
izâle : giderme, ortadan kaldırma
kelâm : ifade, söz
mağfiret : bağışlanma
mahcubiyet : utangaçlık
mâtemâlûd : matemli, hüzne bulanmış, üzüntüye boğulmuş
mazeret : özür
me’mûl : umulan, ümit edilen
meydan-ı hamiyet : din, vatan, millet gibi değerleri savunma alanı, sahası
muâheze : ayıplama, kınama
muhâlefet : zıtlık, aykırılık
müstehak : hak etmiş, lâyık
nevi : çeşit, tür
nümûne-i imtisâl : örnek alınacak model, nümune
rağbet : ilgi, istek
rıhlet : yolculuk, seyahat
seyyiât : günahlar
sükût : sessiz kalma, susma
şâyân : lâyık, yaraşır
telif kanunu : yazarlık yasası, yazı yazma kanunu
telif-i müşevveş : karışık ve anlaşılması zor olan bir kitap
tereccüh etme : üstün gelme, ağır basma
abes : anlamsız, faydasız
adem : hiçlik, yokluk
âsâr : eserler
cinnet : delilik, davranış bozukluğu
dakîk : ince
devâir : daireler
ecnebî : yabancı
edeb : terbiye, olgunluk
elmas-misâl : elmas gibi
enmûzec : nümune, örnek
esbab : sebepler
etvâr : haller, tavırlar
fehm : anlama ve kavrama
fezleke : hülâsa, özet
hakikat : gerçek
hâtırât : hatıralar, anılar
hayalşiken : hayali dağıtan, bozan
hissiyât : duygular
hisşiken : his kırıcı
ibrâz : belirtme, ortaya koyma, gösterme
ifratâlûd : aşırılıkla karışık, aşırılık bulunan
ihtilâl : ayaklanma, karışıklık
İki Mekteb-i Musibetin Şehâdetnâmesi : “İki Musibet Okulunun Diploması” anlamında olan ve içinde Bediüzzaman’ın 1909 yılında Divan-ı Harbî Örfî’de (Sıkıyönetim Mahkemesinde) yaptığı savunması bulunan bir eser
ilhâm eden : kalbe getiren, gönle doğuran
inkılâb : köklü değişim, dönüşüm
inkılâb-ı mes’ûd : mutluluk ve huzur veren değişim, Hürriyet inkılâbı
intâc etmek : sonuç vermek, ürün vermek
intizam : düzen, denge
istibdat : baskı, diktatörlük, despotluk
istidat : kabiliyet, yetenek
kâh : bazen
kurûn-u vustâ : ortaçağ
Mart : Rumî 1325’in Mart ayı (Rumî 31 Mart 1325, Milâdî 13 Nisan 1909 tarihinde 31 Mart Olayı gerçekleşti ve bu olaydan sonra II. Abdülhamit tahttan indirildi, Üstad Bediüzzaman da Divan-ı Harb-i Örfî’de yargılandı.)
Mayıs : Rumî 1324’ün Mayıs ayı (13 Haziran-14 Mayıs 1908) Üstad Bediüzzaman, Saraya sunduğu eğitimin ıslâhıyla ilgili proje sebebiyle bu ayda Üsküdar’daki Toptaşı Akıl Hastanesine sevkedildi. Orada doktora devrin karakteristik yapısını özetledi.
memzûc : karışık, karışmış, mezc olmuş
meş’um : kötü, uğursuz
muhtelif : çeşitli
mütenevvia : çeşit çeşit, farklı farklı
nazmşiken : düzensiz; nazım yönünden uyumsuz, tertibi bozuk
sabâvet : çocukluk
sadef : inci kabuğu
tabakât-ı mütedâhile-i mütesâfile : iç içe ve alt alta olan katmanlar, sınıflar
tabâyi’ : mizaçlar, tabiatlar
tâife : grup, topluluk
tazammun etme : içine alma
tazyik-i mecnunâne : delicesine baskı ve sıkıntı verme
tekmil : tamamlama, mükemmelleştirme
Temmuz : İkinci Meşrutiyet’in (Hürriyet) ilân edildiği tarih olan 23 Temmuz 1908 (Rumî 10 Temmuz 1324)
üslûpşiken : ifade ve anlatımı bozuk, karışık
üssü’l-esâs-ı meslek : mesleğin en temel esası
zira : çünkü