Sual: Neden?
Cevap: Bir ince teli, rüzgâr her tarafa çevirebilir. Fakat içtimâ ve ittihat ile hâsıl olan hablü’l-metin ve urvetü’l-vüskâ değme şeylerle tezelzül etmez. İcmâ-ı ümmet, şeriatta bir delil-i yakînîdir. Rey-i cumhur, şeriatta bir esastır. Meyelân-ı âmme şeriatta mûteber ve muhteremdir.

İşte, bakınız: Eski padişahların iradesini, Ermeni rüzgârı veya ecnebî havası veya vehmin vesvesesi esmekle çevirebilirdi. O da, sükûta rüşvet-i mâneviye olarak, birçok ahkâm-ı şeriatı feda ediyordu. Şimdi kapı açıldı; fakat, tamamı ileride. Üç yüz ârâ-i mütekâbile ve efkâr-ı mütehâlife hak ve maslahattan başka birşey ile musâlâha etmez veya sükût etmezler. Hak ve maslahat ise, şeriatta esastır.

Fakat 1 اِنَّ الضَّرُورَاتِ تُبِيحُ الْمَحْظُورَاتِ kâide-i şer’iyesince bâzan haram bildiğimiz şey, ilcâ-i zarûretle vâcip olur. Taaffün etmiş parmak kesilir; ta el kesilmesin. Selâmet-i millet, cevher-i hayata tevakkuf etse, vermekten tevakkuf edilmez; nasıl ki, edilmedi. Dünyada en acîb, en garibi, rûhunu iftiharla selâmet-i millete fedâ edenlerden, bâzan garazında menfaat-i cüz’iye-i gurûriyesinde buhl eder, vermiyor.

Demek, şeriatı isteyenler iki kısımdır: Biri, muvâzene ile zarûreti nazara alarak, müdakkikâne meşrutiyeti şeriata tatbik etmek istiyor. Diğeri de, muvâzenesiz, zâhirperestâne, çıkılmaz bir yola sapıyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Zarûretler haramları mübah kılar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acîb : acayip, tuhaf
ahkâm-ı şeriat : şeriatın hükümleri, esasları
ârâ-i mütekâbile : karşılıklı görüşler
buhl etmek : cimrilik yapmak
cevher-i hayat : hayat cevheri; hayatın özü
delil-i yakîni : şüphe götürmez güçlü delil
ecnebî : yabancı
efkâr-ı mütehâlife : farklı düşünceler
garaz : gaye, hedef
hablü’l-metin : dayanıklı sağlam ip
hak : doğru
hâsıl olan : meydana gelen
icmâ-ı ümmet : aynı asırda yaşamış İslâm müçtehitlerinin (Kur’ân ve Sünnetten hüküm çıkaracak seviyede olan âlimlerin) dinî bir hüküm üzerinde birleşmeleri
içtima : toplanma, bir araya gelme
ilcâ-i zarûret : zaruretin gerektirmesi, zorlaması
ittihat : birleşme
kâide-i şer’iye : şeriat kuralı, İslâmî prensip
maslahat : fayda
menfaat-i cüz’iye-i gurûriye : gurura dayanan küçük ve kişisel menfaat
meyelân-ı âmme : genel eğilim, umumun isteği, eğilimi
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
musâlâha : barışma, uzlaşma
muteber : geçerli, itibar edilen
muvazene : ölçü, denge
muvazenesiz : dengesiz, ölçüsüz
müdakkikâne : inceden inceye araştırarak
nazara alma : dikkate alma
rey-i cumhur : halk oyu, çoğunluğun görüşü, kamuoyu
rüşvet-i mânevî : mânevî rüşvet
selâmet-i millet : milletin kurtuluşu, esenliği
sükût : sessiz kalma, susma
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyet
taaffün etme : kangren olma; çürüyüp kokuşma
tatbik : uygulama
tevakkuf etme : bağlı olma, onun varlığına dayanma; durma, geri durma
tezelzül etme : sarsılma
urvetü’l-vüskâ : kopmaz sağlam tutanak
vâcip olma : zorunlu olma, şart olma
vehm : kuruntu, zan
zâhirperestâne : dış görünüşe kıymet vererek
zaruret : zorunluluk
Yükleniyor...