İşte bu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki, cevahir-i âliye, hazefât-ı sâfileden tasaffi eder. Vaktâ ki bunun gibi çok hikem-i dakika için âlemi bu sûrette irade etti. Şu âlemin tagayyür ve tahavvülünü de irade etti. Şu tahaavvül ve tagayyür için ezdadı birbirine karıştırdı. Mazarratı menafia mezc, darrı nef’a derc; şurûru hayrata mütedahil, mekàbihi mehasinle müçtemi halk ederek; şu ezdadı dest-i kudret yoğurarak kâinatı kanun-u tebeddül ve tagayyüre ve namus-u tahavvül ve tekâmüle tâbi kıldı.

Vaktâ ki, meclis-i imtihan kapandı. Vakt-i tecrübe bitti. İnâyet-i ezeliye te’bid için ezdâdın tasfiyesini istedi. Hulûd için esbab-ı tagayyürü ve mevadd-ı ihtilâfı tefrik etmek istedi.

İşte bu tasfiyenin neticesinde, Cehennem bir cism-i muhkem ile, aşiretiyle meşhun olarak hitab-ı 1 وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ’ye mazhar oldu. Hem Cennet bir cism-i müebbed-i müşeyyed ile kendi esasatıyla tecellî ederek taifesi 2 فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ hitab-ı teşrifîyeye mazhar oldu. Münasebet, şart-ı intizamdır. İntizam, sebeb-i devamdır. Hakîm-i Ezelî iki menzilin sâkinlerine kudret-i kâmilesiyle öyle bir vücud-u müstekar verir ki, hiç inhilâl ve tegayyüre mâruz kalamaz. Zira inkıraza müncer olan tegayyürün esbabı bulunmaz. Esbab-ı tagayyür bulunsa da, vâridat ve masârif mabeynindeki nisbet, müstekardır. Hâlbuki şu dünyada inkırâza müncer olan tegayyürün sebebi; bedendeki terekküb ve tahlil mabeynindeki nisbet, istikrarsız olduğu içindir.

Dördüncü Nokta: Şu mümkin vâki olacaktır. Başta Kur’ân-ı Kerim bütün kütüb-ü semâviye bunda müttefiktir. Zât-ı Zülcelâlin evsâf-ı celâliye ve cemâliyesi bunun vukuuna tecelliyâtıyla delâlet ederler.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ayrılın bir tarafa bugün, ey suçlular!” Yâsin Sûresi, 36:59
2 : “Daimî kalmak üzere Cennete giriniz.” Zümer Sûresi, 39:73.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aşiret : kabile, topluluk
cevahir-i âliye : değeri yüksek olan cevherler, ruhlar
cism-i muhkem : sağlam cisim, yapı
cism-i müebbed-i müşeyyed : ebedleştirilmiş, sonsuzlaştırılmış sağlam cisim
darrı nef’a derc : zararlıyı yararlının içine koyma
dest-i kudret : kudret eli
esasat : temeller
esbab-ı tagayyür : değişim sebepleri
ezdâd : zıtlar
Hakîm-i Ezelî : her işini hikmetle yapan ve varlığının başlangıcı olmayıp sonsuz olan, Allah
hayrat : hayırlar, iyilikler
hâzefât-ı sâfile : kıymetsiz şeyler; çamurdan, topraktan yapılmış kiremit, tuğla, çanak, çömlek gibi değersiz şeyler
hikem-i dakika : ince hikmetler, maksat ve gayeler
hitab-ı teşrifîye : şereflendiren hitap; Allah’ın “ebedî kalmak üzere Cennete girin” şeklinde şereflendiren hitabı
hulûd : devamlılık, sonsuzluk
inâyet-i ezeliye : başlangıcı olmayan sonsuz inayet; bütün hikmetlerin ve faydaların kaynağı olan ezelî nizam, düzen
inhilâl : dağılma, yıkılma
intizam : düzenlilik
irade : dileme, istek, kast etme
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kanun-u tebeddül ve tagayyür : başkalaşım ve değişim kanunu
kudret-i kâmile : Allah’ın mükemmel güç ve iktidarı
mazarrat : zararlar, zararlı şeyler
mazarratı menafia mezc : zararları yararlara katma, karıştırma
mazhar olma : nail olma, ayna olma
meclis-i imtihan : imtihan meclisi, dünya
mekàbihi mehasinle müçtemi halk etmek : kötülüğü iyilikle birlikte yaratmak; onları cem ederek, birleştirerek yaratmak
menafi : menfaatler, yararlı şeyler
menzil : mekân, yer
meşhun : dolu, doldurulmuş
mevadd-ı ihtilâf : ihtilâfa sebep olan maddeler; parçalanma, değişim, başkalaşım ve uyuşmazlık gibi sonuçlara sebep olan maddeler
mezc : katma, karıştırma
münasebet : birbirine olan uygunluk, münasiplik
mütedahil : iç içe, birbiri içinde
namus-u tahavvül ve tekâmül : dönüşüm ve mükemmelleşme kanunu, yasası
sâkin : duran, oturan, ikamet eden
sebeb-i devam : davamın sebebi; sürekli olmanın nedeni
sırr-ı imtihan : imtihan sırrı
sırr-ı teklif : yükümlülük sırrı, esprisi; imtihan sırrı, kulluk görevi esprisi
sûret : şekil, görüntü
şart-ı intizam : intizamın, düzenliliğin şartı
şurûr : şerler, kötülükler
tâbi : bağlı
tagayyür : başkalaşma, değişim
tahavvül : halden hale dönüşme, dönüşüm
taife : grup, topluluk
tasaffi : saflaşma, arınma
tasfiye : arıtma, saflaştırma
te’bid : ebedîleştirme, sonsuz kılma
tebeddül : başkalaşım
tecellî : görünme, yansıma
tefrik etme : ayırma
tekamül : olgunlaşma, mükemmelleşme
vakta ki : ne vakit ki, ne zaman ki
vakt-i tecrübe : deneme vakti, imtihan dönemi
vücud-u müstakar : istikrar kazanmış ve sabitleşmiş vücud, değişmez varlık
delâlet etme : delil olma, ifade etme
esbab : sebepler
esbab-ı tagayyür : değişim sebepleri, nedenleri
evsâf-ı celâliye ve cemâliye : Cenâb-ı Hakkın sonsuz güzellik ve haşmetini bildiren sıfatları
inkıraza müncer olma : dağılıp yok olmaya gitme, dağılıp yok olmakla sonuçlanma
istikrarsız : sabit olmayan; değişken
kütüb-ü semâviye : İlâhi vahye dayanan mukaddes kitaplar; Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’ân-ı Kerim
mabeyninde : arasında
mümkin : olabilir hakikat
müstekar : yerleşmiş, sabit, istikrarlı; değişmez
müttefik : ittifak etmiş, söz birliği etmiş
nisbet : oran, ölçü
tagayyür : başkalaşma, değişme
tahlil : dağılma, ayrışma
tecelliyat : yansımalar, görünümler
terekküp : birleşme, bir araya gelerek oluşma
vaki olma : gerçekleşme, meydana gelme
varidat ve masârif : gelirler ve giderler
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük, yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah
Yükleniyor...