Dördüncü vecih: Bu beş satırda Hazret-i Şeyh, istikbalde bir müridine teminat veriyor, قُلْ وَلاَ تَخَفْ “Korkma, sözlerini söyle” diyor. Sen şark ve garba gideceksin; çok fitnelere ve şerlere girip, umumunda esbab-ı âdiyenin fevkinde bir tarzla kurtularak mahfuz kalacaksın. Evet, bu hizmet-i Kur’âniye içindeki zât, hakikaten esaretle şarka gitti. Ve yine acip bir esaretle Asya’nın garbında on dokuz sene kaldı. Hazret-i Şeyhin dediği gibi, çok şehirleri gezdi. Mücahedesi Sözlerledir. قُلْ وَلاَ تَخَفْ hükmüyle, çekinmeyerek, Hazret-i Şeyhin dediği gibi yapmış. Yirmi sene zarfında yirmi fitne ve mehâlik-i azîmeye düştüğü halde, bir hıfz-ı gaybî ile Hazret-i Şeyhin dediği gibi mahfuz kalmış. Hem fevkalme’mûl, bir gurbet diyarında fevkalâde inayete mazhariyeti o dereceye gelmiş ki, bir risale sırf o inâyâtın tâdâdında yazılmıştır. Hazret-i Gavs’ın dediği gibi, biz onun etrafında 1 مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ fıkrasının meâlini gözümüzle görüyoruz.

Beşinci vecih: Üstadımız kendisi söylüyor ki: “Ben sekiz-dokuz yaşında iken, bütün nahiyemizde ve etrafında ahali Nakşî tarikatında, ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namıyla bir zâttan istimdat ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak ‘Yâ Gavs-ı Geylânî’ derdim. Çocukluk itibarıyla elimden bir ceviz gibi ehemmiyetsiz birşey kaybolsa, ‘Yâ Şeyh! Sana bir Fatiha, sen benim bu şeyimi buldur.’ Acîptir ve yemin ediyorum ki, bin defa böyle Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiş.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Sen, inâyet gözüyle gözetilip korunmaktasın.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acîp : şaşkınlık veren, tuhaf, şaşırtıcı
ahali : halk
elif-lâm : Arap alfabesinde yer alan iki harf ve kelimelerin başına konan bir takı
esaret : esirlik
esbab-ı âdiye : sıradan, alışıldık sebepler
Fatiha : Kur'an-ı Kerim'in ilk suresi
fevkalâde : olağanüstü
fevkalme’mûl : alışılmadık
fevkinde : üzerinde
fıkra : ifade, cümle
fitne : ahlâkta ve toplum düzeninde azgınlık ve bozgunculuğun çıkması
garb : batı
gurbet diyarı : asıl vatanın dışındaki yerler
hıfz-ı gaybî : gizli ve manevî yönden koruma altında bulunma
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân'daki hakikatleri insanlara ulaştırma ve yayma hizmeti
inâyât : inâyetler, İlâhî yardımlar
inayet : Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik
istikbal : gelecek zaman
istimdat etme : yardım dileme
kaideten : kural gereği
mahfuz kalma : korunma, muhafaza edilme
mazhariyet : ayna olma, bir nimete erişme
meâl : kısa açıklama
mehâlik-i azîme : büyük tehlikeler
muhalif : karşıt
muzafun ileyh : Arapça gramerine göre kendisine bir sıfatın izafe edildiği kelime
mücahede : cihad etme
mürid : Allah’ın rızâsına kavuşmayı isteyen, bir mürşidin talebesi
müsavi : eşit
nahiye : kazadan küçük, köyden büyük olan yerleşim yeri; bucak
namıyla : adıyla
risale : küçük çaplı kitap
Sözler : Risale-i Nur Külliyatı
şark : doğu
şer : kötülük
tâdâd : sayım, sayma işlemi
teminat verme : güvence ve garanti verme
umum : bir şeyin tamamı, bütünü
vecih : yön
zarfında : içinde
Yükleniyor...