Ey benimle beraber Hazret-i Şeyhin teveccüh ve duasına mazhar kardeşlerim! Şu Üstadımız, bizi istikbalde adem zulümatı içinde düşünüp bizimle meşgul olurken, biz o mâzide mevcud ve nur perdeleri içinde üstadımızı ve üstadımızın üstadı ve ceddi olan Fahrü’l-Âlemin Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin teveccühlerinden gaflet etmek, onlara istinad etmemek lâyık mıdır? Madem onlar bizi düşünüyorlar; biz de bütün kuvvet ve ruhumuzla onlara itimad edip ve emirlerine bilâ kayd ü şart itâat etmeliyiz.

Ehl-i dünyanın telsiz, telgraf ve telefonları şarktan garba gittiği gibi, işte ehl-i hakikatin de mâziden, dokuz yüz sene mesafe-i azîmeden müstakbele böyle mânevi telefonları işleyebilir ve mânevi teleskopları görebilir. Malûmdur ki, zayıf emareler, içtima ettikçe kuvvet bulur, delil hükmüne geçer. İncecik ipler, içtima ettikçe kopmaz, halat olur. Küllî, umumî kayıtlar, içtima ettikçe hususiyet peyda edip taayyün eder. Bu sırra binaen, Hazret-i Şeyhin bu beş satırında sekiz-dokuz kuvvetli işaretin içtimaında hiç şek ve şüphe bırakmadı ki, Hazret-i Şeyh, şimdiki Kur’ân-ı Hakîmin şakirtlerine biiznillâh üstadlık ediyor, bihavlillâh şefkati altında himaye ediyor.

Cem-i kutbiyet ve ferdiyet ve gavsiyet
İle üç sütun üzerinde durur.
Râyet-i ulviyet-i Şeyh-i hakkanîdir hitab-ı Abdülkadir.
İlham-ı Hüdâ, kitab-ı Abdülkadir.
Bâzü’l-eşheb ferd-i ferîd-i deveran.
Gavs-ı Âzam Cenâb-ı Abdülkadir.
Said Nursî
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem zulümatı : hiçlik karanlıkları
Bâzü’l-Eşheb : Şeyh Abdülkadir-i Geylânî'nin "kır saçlı, ak doğan" mânâsına gelen bir lâkabı
bihavlillâh : Allah'ın yardımı ve desteği ile
biiznillâh : Allah’ın izni ile
bilâ kayd ü şart : kayıtsız şartsız
ced : ata
cem-i kutbiyet ve ferdiyet ve gavsiyet : manevî âlemlerde en yüksek seviyeler olan kutupluk, gavslık ve ferdiyet özelliklerini üzerinde toplama; bu makamlara sahip olan Şeyh Abdülkadir-i Geylânî hazretleri
delâlet etme : delil olma, işaret etme
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i hakikat : hakikat ehli, doğru ve hak yolda olanlar
emare : belirti
Fahrü’l-Âlemin : âlemlerin övünç kaynağı olan Fahr-i Âlem Hz. Muhammed (a.s.m.)
ferd-i ferîd-i deveran : bütün zamanların benzeri olmayan tek ferdi
hafî : gizli
himaye etme : koruma
hitab-ı Abdülkadir : Şeyh Abdülkadir-i Geylânî'nin hitabı
hususiyet : özellik, özel olma
içtima : toplanma, bir araya gelme
iktiza etme : gerektirme
ilham-ı Hüdâ : Allah'ın verdiği ilham
istinad etmek : dayanmak
kâfi : yeterli
kavî : kuvvetli
kayıt : bağ, sınır
kitab-ı Abdülkadir : Şeyh Abdülkadir-i Geylânî'nin kitabı
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
küllî : ortak niteliğe sahip fertler
malûm : bilinen
mazhar olma : bir nimete ulaşma, erişme
mâzi : geçmiş zaman
mesafe-i azîme : büyük mesafe
mutabık-ı mukteza-yı hâl : içinde bulunulan durumun gerektirdiği şartlara uygun olma
müstakbel : gelecek zaman
peyda etme : ortaya çıkma
râyet-i ulviyet-i Şeyh-i hakkanî : mânevî mertebelere ulaşma ve hakikatleri elde etme yolunda Şeyh Abdülkadir-i Geylânî'nin elinde tuttuğu yücelik sembolü olan sancak
şakirt : talebe
şarktan garba : doğudan batıya
taayyün etme : belirlenme, ortaya çıkma
teveccüh : yönelme
umumî : genel
üstadlık etme : hocalık yapma, yol gösterici olma
Yükleniyor...