Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve Onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir mütalâacısı ve şu âlemdeki mucizât-ı san’at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar. Meselâ dildeki kuvve-i zâikayı Fâtır-ı Hakîmine satmazsan, belki nefis hesabına, mide namına çalıştırsan, o vakit midenin tavlasına ve fabrikasına bir kapıcı derekesine iner, sukut eder. Eğer Rezzâk-ı Kerîme satsan, o zaman dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i İlâhiye hazinelerinin bir nâzır-ı mâhiri ve kudret-i Samedâniye matbahlarının bir müfettiş-i şâkiri rütbesine çıkar.

İşte, ey akıl, dikkat et! Meş’um bir alet nerede, kâinat anahtarı nerede? Ey göz, güzel bak! Adi bir kavvad nerede, kütüphane-i İlâhînin mütefennin bir nâzırı nerede? Ve ey dil, iyi tat! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede, hazine-i hassa-i rahmet nâzırı nerede? Ve daha bunlar gibi başka aletleri ve âzâları kıyas etsen anlarsın ki, hakikaten mü’min Cennete lâyık ve kâfir Cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder. Ve onların herbiri öyle bir kıymet almalarının sebebi, mü’min imanıyla Hâlıkının emanetini Onun namına ve izni dairesinde istimal etmesidir. Ve kâfir hıyanet edip nefs-i emmâre hesabına çalıştırmasıdır.

Dördüncü kâr: İnsan zayıftır; belâları çok. Fakirdir; ihtiyacı pek ziyade. Âcizdir; hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelâle dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azap içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş ya canavar eder.

Beşinci kâr: Bütün o âzâ ve aletlerin ibadeti ve tesbihâtı ve o yüksek ücretleri, en muhtaç olduğun bir zamanda Cennet yemişleri suretinde sana verileceğine, ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşahede ittifak etmişler.
Önceki Risale: Beşinci Söz / Sonraki Risale: Yedinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
âlem : kâinat, evren
âzâ : organlar
dereke : aşağı derece
elem : acı, üzüntü
Fâtır-ı Hakîm : herşeyi hikmetle ve harika üstün sanatıyla yaratan Allah
hakikaten : gerçekten
Hâlık : herşeyi yoktan yaratan Allah
heves-i nefsaniye : nefsin yasak arzu ve istekleri
hıyanet : ihanet, hainlik
istimal etmek : kullanmak
itimad etmek : güvenmek
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kavvad : kötü ve çirkin işler için yol gösterici
kesb etmek : kazanmak
kitab-ı kebîr-i kainat : büyük kâinat kitabı
kudret-i Samedaniye matbahları : rızıkların İlâhî kudretle olgunlaştırıldığı mutfaklar
kuvve-i zaika : tad almaduygusu
küre-i arz : yerküre, dünya
kütüphane-i İlâhî : İlâhi kütüphane, kâinat
mahiyet : özellik, nitelik
meş’um : kötü
meşakkat : güçlük, zorluk
mu’cizât-ı san’at-ı Rabbaniye : Allah’ın san’at mucizeleri
muvafık : layık, uygun
mü’min : imanlı, Allah’a inanan
mübarek : bereketli, uğurlu
müfettiş-i şâkir : şükreden denetleyici
mütalaacı : etraflıca inceleyip düşünen
mütefennin : bilgili, fen ilimlerine sahip
nam : ad
nâzır : gözlemci
nâzır-ı mâhir : becerikli gözlemci
nefs-i emmâre : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın rahmeti, şefkat ve merhameti
Rezzak-ı Kerim : bütün yaratılmışların rızıklarını veren ve pek büyük ikram sahibi olan Allah
Sâni-i Basîr : herşeyi gören ve sanatla yaratan Allah
semere : meyve, sonuç
sukut etmek : düşmek
tavla : ahır
teessüf : üzüntü, hayıflanma
tesbihat : Allah’ı noksan sıfatlardan yüce tutan sözler
tevekkül etmek : Allah’a dayanmak ve güvenmek
Yükleniyor...