Nasıl olur ki aslı, hem madeni, matlaı başka çeşit olmuştu. Kur’ân’da olan nuru, şeriat hidayeti,

Şu medeniyetin ruhu olan Roma dehâsı birbiriyle barışır, hem mezcu ittihadı.

O dehâ ile bu hüdâ menşeleri ayrıdır. Hüdâ semâdan indi, dehâ zeminden çıktı. Hüdâ kalbde işliyor; dimağı da işletir.

Dehâ dimağda işler; kalbi de karıştırır. Hüdâ ruhu eder tenvir, taneleri sünbüllettirir. Karanlıklı tabiat onunla ışıklanır.

İstidad-ı kemâli birden bire yol alır. Nefs-i cismanî yapar hizmetkâr-ı emirber. Melek-simâ ediyor insan-ı himmetperver.

Dehâ ise, evvelâ nefs u cisme bakıyor, tabiata giriyor, nefsi tarla ediyor. İstidad-ı nefsanî neşvünemâ buluyor.

Ruhu eder hizmetkâr; taneleri kuruyor. Şeytanın simasını beşerde gösteriyor. Hüdâ, hayateyne saadet veriyor, dâreyne ziya neşrediyor

İnsanı yükseltiyor.

Deccal-misal HAŞİYE dehâ-yı a’ver, bir dâr ile bir hayatı anlar, maddeperest olur ve dünyaperver. İnsanı yapar birer canavar.

Evet, dehâ sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber. Fakat hüdâ şuurlu san’atı tanır, hikmetli kudrete bakar. Dehâ zemine küfran perdesi çeker. Hüdâ, şükran nurunu serper.

Bu sırdandır, dehâ a’mâ-i asam; hüdâ semî-i basîr. Dehânın nazarında, zemindeki nimetler sahipsiz ganimettir.

Minnetsiz gasp ve sirkat, tabiattan koparmak, canavarca his verir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bunda da bir ince işaret var.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mâ-i asam : kör ve sağır
beşer : insanlık
dâr : yer, yurt
dâreyn : dünya ve âhiret yurdu
deccal-misal : deccal gibi
dehâ : felsefeyle eğitilmiş olağanüstü zekâ ve akıl
dehâ-yı a’ver : tek gözlü dehâ, Süfyan ve Deccalizm gibi
dimağ : beyin
dünyaperver : dünyaya aşırı derecede düşkün
evvelâ : ilk olarak
fermanber : boyun eğen, itaat eden
gasp : zorla alma
hayateyn : iki hayat, dünya ve âhiret hayatı
hidayet : doğru ve hak yol
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, faydalı, anlamlı ve tam yerli yerinde olması
hizmetkâr : hizmetçi
hizmetkâr-ı emirber : emre hazır hizmetçi
hüdâ : doğru yol olan hak din, İslâmiyet
insan-ı himmetperver : gayretli, himmetli insan; kalbin bütün kuvvetiyle mukaddes şeylere yönelen insan
istidad-ı kemâli : olgunlaşma kabiliyeti
istidad-ı nefsanî : nefsin kendisinde var olan gelişmeye müsait kabiliyetler, arzu ve istekler
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kudret : güç, iktidar
küfran : iyilik bilmeme, nankörlük
maddeperest : maddeyi taparcasına seven
matla : doğuş yeri
melek-simâ : melek yüzlü
menşe : kaynak
mezcu ittihad : kuvvetli birlik ve beraberlik
nazar : bakış, dikkat
nefis : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
nefs u cism : kişinin kendisi ve cismi
nefs-i cismanî : cisimleşmiş nefis, beden
neşretmek : yaymak
neşvünemâ : gelişme
saadet : mutluluk
semâ : gök; vahiy
semî-i basîr : işiten ve gören
sima : görünüş
sirkat : hırsızlık
şeriat : Allah tarafından bildirilen kanun ve hükümler, İslâmiyet
şuur : bilinç, idrak
şükran : minnettarlık, teşekkür
tabiat : doğa, canlı cansız varlıkların hepsi, maddî âlem
tenvir : aydınlatma, nurlandırma
zemin : yeryüzü
ziya : ışık
Yükleniyor...