On Beşinci Söz

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاۤءَ الدُّنْياَ بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْناَهَا رُجوُماً لِلشَّياَطِينِ
1

EY KOZMOĞRAFYANIN ruhsuz meseleleriyle zihni darlaşan ve aklı gözüne inen ve şu âyetin azametli sırrını o sıkışmış zihninde yerleştiremeyen mektepli efendi! Şu âyetin semâsına yedi basamaklı bir merdivenle çıkılabilir. Gel, beraber çıkacağız.

BİRİNCİ BASAMAK

Hakikat ve hikmet ister ki, zemin gibi semâvâtın da kendine münasip sekeneleri bulunsun. Lisan-ı şer’îde, o ecnâs-ı muhtelifeye “melâike ve ruhaniyat” tesmiye edilir.

Evet, hakikat öyle iktiza eder. Zira, zemin, küçüklüğü ve hakaretiyle beraber, zîhayat ve zîşuur mahlûklardan doldurulması ve ara sıra boşaltılıp yeniden zîşuurlarla şenlendirilmesi işaret eder, belki tasrih eder ki, şu muhteşem burçlar sahibi müzeyyen kasırlar hükmünde olan semâvât dahi zîşuur ve zevi’l-idrak mahlûklarla doludur. Onlar dahi, ins ve cin gibi, şu âlem sarayının seyircileri ve şu kâinat kitabının mütalâacıları ve şu saltanat-ı Rububiyetin dellâllarıdırlar. Çünkü, kâinatı had ve hesaba gelmeyen tezyinat ve mehâsin ve nukuş ile süslendirip tezyin etmesi, bilbedâhe, mütefekkir istihsan edici ve mütehayyir takdir edicilerin enzârını ister.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “And olsun ki, dünya semasını Biz kandillerle süsledik ve şeytanlar için o kandilleri birer taş yaptık.” Mülk Sûresi, 67:5.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Söz / Sonraki Risale: On Altıncı Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bilbedâhe : ap açık bir şekilde
burç : belli bir şekil ve surete benzeyen sabit yıldız kümesi, gök kalesi
dellâl : duyurucu, ilan edici
ecnâs-ı muhtelife : değişik cinsler
enzâr : bakışlar, dikkatler
had ve hesaba gelmemek : sonsuz ve sınırsız olmak
hakaret : bayağılık, basitlik
hakikat : doğru gerçek
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması veya yaratılması
iktiza : gerektirme
ins : insanlar
istihsan edici : beğenen, güzel bulan
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kasır : saray, köşk
kozmoğrafya : astronomi, gök bilimi
lisan-ı şer’î : dinî literatür
mahlûk : yaratık
mehâsin : güzellikler
mektep : okul
melâike : melekler
muhteşem : ihtişamlı, görkemli
münasip : uygun
mütalâacı : etraflıca inceleyip düşünen
mütefekkir : düşünen
mütehayyir : hayrete düşen
müzeyyen : süslenmiş
nukuş : nakışlar, işlemeler
ruhaniyat : ruhânî varlıklar
Saltanat-ı Rububiyet : Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
sekene : sakinler, ikamet edenler
semavat : gökler
tasrih etmek : açıkça ifade etmek
tesmiye etmek : isimlendirmek
tezyin etmek : süslemek
tezyinat : süslemeler
zevi’l-idrak : düşünebilen varlıklar, idrak sahipleri
zîhayat : canlı
zîşuur : şuurlu, bilinçli
Yükleniyor...