Fakat bu ziyafet-i İlâhiye ve bayram-ı Rabbâniyedeki ism-i Rahmân ve Muhyî’nin tecellîlerine mukabil, ism-i Kahhâr ve Mümît, firak ve mevtle karşılarına çıkıyorlar. Şu ise, وَرَحْمَتِى وَسِعَتْ كُلَّ شَىْءٍ 1 rahmetinin vüs’at-i şümulüne zahiren muvafık düşmüyor. Fakat hakikatte birkaç cihet-i muvafakati vardır. Bir ciheti şudur ki:

Sâni-i Kerîm, Fâtır-ı Rahîm, herbir taifenin resmigeçit nöbeti bittikten ve o resmigeçitten maksut olan neticeler alındıktan sonra, ekseriyet itibarıyla, dünyadan merhametkârâne bir tarzla tenfir edip usandırıyor, istirahate bir meyil ve başka bir âleme göçmeye bir şevk ihsan ediyor; ve vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelân-ı şevk-engiz, ruhlarında uyandırıyor.

Hem o Rahmân’ın nihayetsiz rahmetinden uzak değil ki, nasıl vazife uğrunda, mücahede işinde telef olan bir nefere şehadet rütbesini veriyor ve kurban olarak kesilen bir koyuna, âhirette cismanî bir vücud-u bâki vererek Sırat üstünde, sahibine burâk gibi bir bineklik mertebesini vermekle mükâfatlandırıyor. 2

Öyle de, sair zîruh ve hayvanatın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbâniyelerinde ve evâmir-i Sübhâniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken zîruhların, onlara göre bir çeşit mükâfat-ı ruhaniye ve onların istidatlarına göre bir nevi ücret-i mâneviye, o tükenmez hazine-i rahmetinden baîd değil ki bulunmasın; dünyadan gitmelerinden pek çok incinmesinler, belki memnun olsunlar. Lâ ya’lemu’l-ğaybe illâllah.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Rahmetim herşeyi kaplamıştır.” A’râf Sûresi, 7:156.
2 : bk. Ed-Deylemî, el-Müsned 1:85; el-Gazâlî, el-Vasît 7:31; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân 15:111; es-Serahsî, el-Mebsût 12:10; el-Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’ 5:80.
Önceki Risale: On Altıncı Söz / Sonraki Risale: On Sekizinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

baîd : uzak
bayram-ı Rabbâniye : Rabbânî bayram
burak : Cennete mahsus bir binek
cazibedarlık : çekicilik
cihet-i muvafakat : uygunluk yönü
cismanî : maddi yapısı olan
ehl-i tefekkür : tefekkür edenler, düşünenler
evâmir-i Sübhâniye : her türlü kusur ve noksandan yüce olan Cenab-ı Allah’ın emirleri
Fâtır-ı Rahîm : rahmeti herşeyi kuşatan ve benzersiz şeyleri üstün sanatıyla yaratan Allah
firak : ayrılık
hazine-i rahmet : rahmet hazinesi
ihsan : bağış, iyilik
istidat : kabiliyet, yetenek
Kahhar : herşeye her zaman mutlak galip gelen ve kahretmeye gücü yeten Allah
maksut olan : istenilen, hedeflenen
merhametkârâne : merhametli bir şekilde
meşakkat : güçlük, sıkıntı
meyelân-ı şevk-engiz : şevk verici eğilim
Muhyî : bütün canlılara hayat veren Allah
mücahede : cihad etme, savaş
mükâfat-ı ruhaniye : ruhanî ödül
Mümît : ölümü yaratan Allah
mütalâagâh : inceleme ve düşünme yeri
nevi : çeşit, tür
Rahmân : rahmetinin eserleri bütün varlık âlemini kuşatan Allah
rahmet : şefkat, merhamet
sair : diğer
Sâni-i Kerîm : sonsuz cömertlik ve kerem sahibi ve herşeyi san’atla yaratan Allah
Sırat : Cehennem üzerine kurulu olan ve Cennete gitmek için geçilmesi gereken köprü
şehadet : şehitlik
şevk : şiddetli arzu ve istek
tecellî : görünüm, yansıma
tenfir : nefret ettirme
ücret-i mâneviye : mânevî ücret
vatan-ı aslî : asıl vatan
vazife-i fıtriye-i Rabbâniye : Allah’ın herbir varlığa yüklediği yaratılış görevi
vazife-i hayat : hayat görevi
vücud-u bâki : devamlı ve kalıcı vücud
vüs’at-i şümul : kapsamının genişliği
zahiren : görünürde
zîruh : ruh sahibi
ziyafet-i İlâhiye : İlâhi ziyafet
Yükleniyor...