İşte, Sâni-i Mevcudat, bütün mevcudatta intişar eden tecellî-i muhabbetin bütün envâını bir noktada, bir âyinede görmek ve bütün envâ-ı cemâlini, ehadiyet sırrıyla göstermek için, şecere-i hilkatten bir meyve-i münevver derecesinde ve kalbi o şecerenin hakaik-i esasiyesini istiab edecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı, o mebde-i evvel olan çekirdekten, tâ müntehâ olan meyveye kadar bir hayt-ı ittisal hükmünde olan bir Mirac ile, o ferdin, kâinat namına mahbubiyetini göstermek ve huzuruna celb etmek ve rüyet-i cemâline müşerref etmek ve ondaki hâlet-i kudsiyeyi başkasına sirayet ettirmek için, kelâmıyla taltif edip fermanıyla tavzif etmektir.

Şimdi, şu hikmet-i âliyeye bakmak için, iki temsil dürbünüyle tarassut edeceğiz.

Birinci temsil: On Birinci Sözün hikâye-i temsiliyesinde tafsilen beyan edildiği gibi, nasıl ki bir sultan-ı zîşânın pek çok hazineleri ve o hazinelerde pek çok cevahirlerin envâı bulunsa, hem sanayi-i garibede çok mahareti olsa ve hesapsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası bulunsa, nihayetsiz ulûm-u bediaya ilim ve ıttılaı olsa; her cemâl ve kemâl sahibi kendi cemâl ve kemâlini görüp ve göstermek istemesi sırrınca, elbette o sultan-ı zîfünun dahi bir meşher açmak ister ki, içinde sergiler dizsin, tâ nâsın enzârına saltanatının haşmetini, hem servetinin şâşaasını, hem kendi san’atının hârikalarını, hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin tâ, cemâl ve kemâl-i mânevîsini iki vech ile müşahede etsin: Bir vechi, bizzat nazar-ı dekaik-âşinâsıyla görsün. Diğeri, gayrın nazarıyla baksın.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: İkinci Esas / Sonraki Risale: Dördüncü Esas
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âli : yüce
âyine : ayna
beyan : açıklama
câmiiyet : genişlik, kapsamlılık
celb etmek : çekmek
cemâl : güzellik
cevahir : cevherler, kıymetli taşlar
envâ-ı cemâl : güzelliğin çeşitleri
ferd : kişi, şahıs
ferman : emir, buyruk
fert : kişi, şahıs
fünun-u acibe : şaşırtıcı ve hayranlık verici ilimler
hakaik-i esasiye : temel, esas gerçekler
hâlet-i kudsiye : mukaddes hal, durum
hayt-ı ittisal : bağlayan, birleştiren bağ
hikâye-i temsiliye : kıyaslamalı, analojik hikâye
hikmet-i âliye : yüce gaye
ıttıla : bilgi sahibi olma
ihata : kapsama, kuşatma
inkişaf : açığa çıkma, gelişme
intişar : yayılma
istiab : içine alma, kaplama
istidad : kabiliyet, yetenek
itibariyle : özelliğiyle
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kelâm : söz, konuşma
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
kemâlât : mükemmellikler, üstünlükler
maharet : beceri, ustalık
mahbubiyet : sevgili olma
marifet : geniş bilgi ve beceri
masnuat : san’at eseri varlıklar
mebde-i evvel : ilk başlangıç
meşher : sergi
mevcudat : varlıklar
meyve-i münevver : nurlu meyve
müntehâ : en son nokta, sonuç
münteşir : yayılmış olan
müşerref etmek : şereflendirmek
mütecellî : tecellî eden, görünen
sultan-ı zîfünun : ilim sahibi sultan
sultan-ı zîşan : şan ve şeref sahibi sultan
şecere-i hilkat : yaratılış ağacı
Yükleniyor...