Meselâ, nasıl ki bir zât-ı mu’ciznümâ, büyük bir saray yapmak istese, evvelâ temellerini, esaslarını, muntazaman, hikmetle vaz eder ve ilerideki neticelerine ve gayelerine muvafık bir tarzda tertip eder. Sonra menzillere, kısımlara maharetle tefrik ve tafsil ediyor. Sonra o menzilleri tanzim ve tertip ediyor. Sonra nukuşlarla tezyin ediyor. Sonra elektrik lâmbalarıyla tenvir ediyor. Sonra, o muhteşem ve müzeyyen sarayda maharetini, ihsânâtını tecdit etmek için, herbir tabakada yeni yeni icadlar, tebdiller, tahviller yapıyor. Sonra, herbir menzilde kendi makamına merbut bir telefon raptedip birer pencere açarak, herbirinden onun makamı görünür.
Aynen öyle de, 1 وَ ِللهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى Sâni-i Zülcelâl, Hâkim-i Hakîm, Adl-i Hakem ve bin bir esmâ-i kudsiye ile müsemmâ Fâtır-ı Bîmisal, şu âlem-i ekber olan kâinat sarayının ve hilkat şeceresinin icadını irade etti. Altı günde, o sarayın, o şecerenin esâsâtını desâtir-i hikmet ve kavânin-i ilm-i ezelîsi ile vaz’ etti. 2 Sonra ulvî ve süflî tabakata ve dallara ayırıp, kaza ve kader desâtiriyle tafsil ve tasvir etti. Sonra, her mahlûkatın her taifesini ve her tabakasını, sun’ ve inâyet düsturuyla tanzim etti. 3 Sonra, herşeyi herbir âlemi, ona lâyık bir tarzda, meselâ semâyı yıldızlarla, zemini çiçeklerle tezyin ettiği gibi, süslendirip tezyin etti. 4 Sonra, o kavânin-i külliye ve desâtir-i umumiye meydanlarında esmâlarını tecellî ettirip tenvir etti. Sonra, bu kanun-u küllînin tazyikinden feryad eden fertlere, Rahmânü’r-Rahîm isimlerini hususî bir surette imdada yetiştirdi. Demek, o küllî ve umumî desâtiri içinde hususî ihsânâtı, hususî imdatları, hususî cilveleri var ki, herşey, her vakit, her hâceti için Ondan istimdat eder, Ona bakabilir. 5
Aynen öyle de, 1 وَ ِللهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى Sâni-i Zülcelâl, Hâkim-i Hakîm, Adl-i Hakem ve bin bir esmâ-i kudsiye ile müsemmâ Fâtır-ı Bîmisal, şu âlem-i ekber olan kâinat sarayının ve hilkat şeceresinin icadını irade etti. Altı günde, o sarayın, o şecerenin esâsâtını desâtir-i hikmet ve kavânin-i ilm-i ezelîsi ile vaz’ etti. 2 Sonra ulvî ve süflî tabakata ve dallara ayırıp, kaza ve kader desâtiriyle tafsil ve tasvir etti. Sonra, her mahlûkatın her taifesini ve her tabakasını, sun’ ve inâyet düsturuyla tanzim etti. 3 Sonra, herşeyi herbir âlemi, ona lâyık bir tarzda, meselâ semâyı yıldızlarla, zemini çiçeklerle tezyin ettiği gibi, süslendirip tezyin etti. 4 Sonra, o kavânin-i külliye ve desâtir-i umumiye meydanlarında esmâlarını tecellî ettirip tenvir etti. Sonra, bu kanun-u küllînin tazyikinden feryad eden fertlere, Rahmânü’r-Rahîm isimlerini hususî bir surette imdada yetiştirdi. Demek, o küllî ve umumî desâtiri içinde hususî ihsânâtı, hususî imdatları, hususî cilveleri var ki, herşey, her vakit, her hâceti için Ondan istimdat eder, Ona bakabilir. 5
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “En yüce misaller Allah’a mahsustur.” Nahl Sûresi, 16:60.
2 : bk. A’raf Sûresi, 7:54; Yûnus Sûresi, 10:3-6; Hûd Sûresi, 11:7; Furkan Sûresi, 25:59; Secde Sûresi, 32:4-6; Mücâdele Sûresi, 48:4-6; Kaf Sûresi, 50:38; Hadîd Sûresi, 57:4-6
3 : bk. Bakara Sûresi, 2:29; Yûnus Sûresi, 10:2-3; Ra’d Sûresi, 13:2.
4 : bk. Hicr Sûresi, 15:16-21; Sâffât Sûresi, 37:6; Fussilet Sûresi, 41:10-12; Kaf Sûresi, 50:6-8.
5 : bk. Bakara Sûresi, 2:186; Âl-i İmran Sûresi, 3:195; Enfâl Sûresi, 8:9; Yûsuf Sûresi, 12: 34; Enbiyâ Sûresi, 21:76, 84, 88, 90; Neml Sûresi, 27:62; Mü’min Sûresi, 40:60; Şûrâ Sûresi, 42:26.
2 : bk. A’raf Sûresi, 7:54; Yûnus Sûresi, 10:3-6; Hûd Sûresi, 11:7; Furkan Sûresi, 25:59; Secde Sûresi, 32:4-6; Mücâdele Sûresi, 48:4-6; Kaf Sûresi, 50:38; Hadîd Sûresi, 57:4-6
3 : bk. Bakara Sûresi, 2:29; Yûnus Sûresi, 10:2-3; Ra’d Sûresi, 13:2.
4 : bk. Hicr Sûresi, 15:16-21; Sâffât Sûresi, 37:6; Fussilet Sûresi, 41:10-12; Kaf Sûresi, 50:6-8.
5 : bk. Bakara Sûresi, 2:186; Âl-i İmran Sûresi, 3:195; Enfâl Sûresi, 8:9; Yûsuf Sûresi, 12: 34; Enbiyâ Sûresi, 21:76, 84, 88, 90; Neml Sûresi, 27:62; Mü’min Sûresi, 40:60; Şûrâ Sûresi, 42:26.
Önceki Risale: Otuz İkinci Söz / Sonraki Risale: Lemeât





