İşte, bütün yeraltına karışık atılan ve madde itibarıyla birbirine benzeyen tohumların, sünbül vaktinde kemâl-i imtiyazları ve ağaçlara giren muhtelif maddelerin yaprak, çiçek ve meyvelere kemâl-i imtiyazla tefrikleri ve mideye giren karışık gıdaların muhtelif âzâ ve hüceyrâta göre kemâl-i imtiyazla ayrılmalarına bak, kemâl-i hikmet içinde kemâl-i kudreti gör. Hem ehemmiyetsizliği, kıymetsizliği iktiza eden gayet derecede mebzuliyet ve nihayet derecede ucuzluk dahi, yeryüzünde masnuatça, san’atça, nihayet derecede kıymettar ve pahalı bir keyfiyette görünüyor. İşte, o hadsiz acaib-i san’at içinde, yeryüzünün Rahmânî sofrasında, yalnız, kudretin şekerlemeleri olan dutların nevilerine bak, kemâl-i rahmeti kemâl-i san’at içinde gör.

İşte, bütün rû-yi zeminde, gayet kıymettarlıkla beraber hadsiz ucuzluk; ve hadsiz ucuzluk içinde, hadsiz ihtilât ve karışıklıkla beraber hadsiz imtiyaz ve tefrik; ve hadsiz imtiyaz ve tefrik içinde, gayet uzaklıkla beraber son derecede muvafakat ve benzeyiş; ve son derece benzemek içinde, gayet derecede suhulet ve kolaylıkla beraber gayet derecede ihtimamkârâne yapılış; ve gayet derecede güzel yapılış içerisinde, sür’at-i mutlaka ve çabuklukla beraber gayet derecede mevzun ve mizanlı ve israfsızlık; ve gayet derecede israfsızlık içinde, son derece çokluk ve kesretle beraber son derecede hüsn-ü san’at; ve son derece hüsn-ü san’at içinde, nihayet derecede sehâvetle beraber intizam-ı mutlak, elbette gündüz ışığı, ışık güneşi gösterdiği gibi, bir Kadîr-i Zülcelâlin, bir Hakîm-i Zülkemâlin, bir Rahîm-i Zülcemâlin vücub-u vücuduna ve kemâl-i kudretine ve cemâl-i rububiyetine ve vâhidiyetine ve ehadiyetine şehadet ederler, 1 لَهُ اْلاَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰى sırrını gösterirler. Şimdi, ey biçare cahil, gafil, muannid, muattıl! Bu hakikat-i uzmâyı neyle tefsir edebilirsin? Bu nihayet derecede mu’cize ve harika keyfiyeti neyle izah edebilirsin? Bu hadsiz derecede acip şu san’atları neye isnad edebilirsin? Bu yeryüzü derecesinde geniş bu pencereye hangi perde-i gafleti atıp kapatabilirsin?

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “En güzel isimler Onundur.” Tâhâ Sûresi, 20:8.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz İkinci Söz / Sonraki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acaib-i san’at : san’at harikaları
âzâ : âzalar, organlar
biçare : çaresiz
cemâl-i rububiyet : Rablığın güzelliği; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasının güzelliği
ehadiyet : Allah’ın birliğinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
gafil : duyarsız, sorumsuz, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan
gayet : son derece
hadsiz : sayısız
hakikat-i uzmâ : en büyük hakikat
Hakîm-i Zülkemâl : sonsuz mükemmellik sahibi, herşeyi hikmetle yapan Allah
hüceyrât : hücreler
hüsn-ü san’at : güzel san’at
ihtilât : karışıklık
ihtimamkârâne : dikkatlice ve özenle çalışarak
iktiza : gerektirme
imtiyaz : farklılık, diğerlerinden ayrı olma
intizam-ı mutlak : tam ve mükemmel düzen
itibarıyla : özelliğiyle
Kadîr-i Zülcelâl : kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
kemâl-i hikmet : hikmetin mükemmelliği
kemâl-i imtiyaz : tam bir farklılık, diğerlerinden ayrılma
kemâl-i kudret : güç ve iktidarın mükemmelliği
kemâl-i rahmet : tam bir rahmet
kemâl-i san’at : san’atın mükemmelliği
kesret : çokluk
keyfiyet : nitelik, özellik
kıymettar : kıymetli
kıymettarlık : kıymetlilik
kudret : güç, iktidar
masnuatça : san’at eseri varlıklar bakımından
mebzuliyet : bolluk, çokluk
mevzun : ölçülü
mizanlı : ölçülü, dengeli
muannid : inatçı
muattıl : Allah’ı inkâr eden
muvafakat : uygunluk
nihayet : son
Rahîm-i Zülcemâl : sonsuz güzellik ve merhamet sahibi olan Allah
Rahmânî : rahmet ve merhameti sonsuz olan Allah tarafından gönderilen
rû-yi zemin : yeryüzü
sehâvet : cömertlik
suhulet : kolaylık
sür’at-i mutlaka : son derece hız
şehadet : şahitlik, tanıklık
tefrik : birbirinden ayırma
tefsir : açıklama, yorum
vâhidiyet : Allah’ın bütün varlıkları kaplayan birlik tecellisi
vücub-u vücud : varlığının zorunlu oluşu
Yükleniyor...