Ne geçmiş zamanın elemleri onu incitir, ne gelecek zamanın korkuları onu ürkütür. Rahatla yaşar, yatar, Hâlıkına şükreder.

Demek, ahsen-i takvim suretinde yaratılan insan, hayat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikir etse, yüz derece sermayece hayvandan yüksek olduğu halde, yüz derece serçe kuşu gibi bir hayvandan aşağı düşer. Başka bir yerde bir temsille bu hakikati beyan etmiştim. Münasebet geldi, yine o temsili tekrar ediyorum. Şöyle ki:

Bir adam, bir hizmetkârına on altın verip “Mahsus bir kumaştan bir kat elbise yaptır” emreder. İkincisine bin altın verir, bir pusula içinde bazı şeyler yazılı o hizmetkârın cebine koyar, bir pazara gönderir.

Evvelki hizmetkâr, on altınla âlâ kumaştan mükemmel bir elbise alır. İkinci hizmetkâr, divanelik edip, evvelki hizmetkâra bakıp, cebine konulan hesap pusulasını okumayarak, bir dükkâncıya bin altın vererek bir kat elbise istedi. İnsafsız dükkâncı da kumaşın en çürüğünden bir kat elbise verdi. O bedbaht hizmetkâr, seyyidinin huzuruna geldi ve şiddetli bir tedip gördü ve dehşetli bir azap çekti.

İşte, ednâ bir şuuru olan anlar ki, ikinci hizmetkâra verilen bin altın, bir kat elbise almak için değildir. Belki mühim bir ticaret içindir.

Aynen onun gibi, insandaki cihâzât-ı mâneviye ve letâif-i insaniye ki, herbirisi hayvana nisbeten yüz derece inbisat etmiş. Meselâ, güzelliğin bütün merâtibini fark eden insan gözü; ve taamların bütün çeşit çeşit ezvâk-ı mahsusalarını temyiz eden insanın zâika-i lisaniyesi; ve hakaikın bütün inceliklerine nüfuz eden insanın aklı; ve kemâlâtın bütün envâına müştak insanın kalbi gibi sair cihazları, âletleri nerede; hayvanın pek basit, yalnız bir iki mertebe inkişaf etmiş âletleri nerede? Yalnız şu kadar fark var ki, hayvan kendine has bir amelde-münhasıran o hayvanda bir cihaz-ı mahsus-ziyade inkişaf eder. Fakat o inkişaf hususîdir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi İkinci Söz / Sonraki Risale: Yirmi Dördüncü Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahsen-i takvim : insanın en güzel bir şekilde ve tam kıvamında yaratılmış olması
âlâ : en üstün
amel : iş, fiil
bedbaht : talihsiz
beyan : açıklama
cihazat : organlar, duyular
cihâzât-ı mâneviye : manevi duygular
cihaz-ı mahsus : özel duyu veya organ
cihet : yön
dehşetli : korkunç
divanelik : akılsızlık
ednâ : en aşağı, en küçük
envâ : çeşitler, türler
evvelki : önceki
ezvâk-ı mahsusa : kendisine has, özel zevkler
hakaik : hakikatler, gerçekler
hakikat : gerçek, doğru
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
has : özel
hasr-ı fikir : fikir ve düşünceyi sadece birşeye yöneltme
hasse : duyu
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hissiyat : hisler, duygular
hizmetkâr : hizmetçi
hususî : özel
ihtiyâcât : ihtiyaçlar
inbisat : genişleme, yayılma
inkişaf : gelişme, açılma
kemâlât : mükemmellikler, üstün özellikler
kesret : çokluk
letâif-i insaniye : insanın mânevî yapısındaki ince duygular
mahsus : özel
merâtib : mertebeler, dereceler
münhasıran : buna has olarak
müştak : düşkün, iştiyaklı
nisbeten : kıyasla, oranla
nüfuz : etki
peydâ etme : meydana ve açığa çıkma
pusula : küçük not kağıdı
sair : diğer
seyyid : efendi
şuur : bilinç, anlayış, idrak
taam : yiyecek
tedip : edeplendirme, ceza
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
temyiz : ayırd etme
zâika-i lisaniye : dilin tad alma duyusu
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...