İKİNCİ NÜKTE

Mısır kıt’ası, kumistan olan Sahrâ-yı Kebirin bir parçası olduğundan, Nil-i mübarekin feyziyle gayet mahsuldar bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahrâ komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraati, ahalisinde pek mergup bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki, ziraati kudsiye ve vasıta-i ziraat olan bakarı ve sevri mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış. Hattâ, o zamandaki Mısır milleti, sevre, bakara, ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte, o zamanda Benî İsrail dahi o kıt’ada neş’et ediyordu; ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, “icl” meselesinden anlaşılıyor.

İşte, Kur’ân-ı Hakîm, Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâmın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakarperestlik mefkûresini kesip öldürdüğünü, bir bakarın zebhiyle ifham ediyor. İşte şu hadise-i cüz’iye ile bir düstur-u küllîyi, her vakit, hem herkese gayet lüzumlu bir ders-i hikmet olduğunu, ulvî bir i’câz ile beyan eder.

Buna kıyasen bil ki, Kur’ân-ı Hakîmde bazı hâdisât-ı tarihiye suretinde zikredilen cüz’î hadiseler, küllî düsturların uçlarıdır. Hattâ çok surelerde zikir ve tekrar edilen kıssa-i Mûsânın yedi cümlelerine misal olarak, Lemeat’ta, İ’câz-ı Kur’ân Risalesinde, o cüz’î cümlelerin herbir cüz’ünün nasıl mühim bir düstur-u küllîyi tazammun ettiğini beyan etmişiz. İstersen o risaleye müracaat et.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: Yirmi Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bakarperestlik : sığıra tapmak
cehennem-nümun : cehennem gibi
cüz’i : küçük, ferdî
düstur-u küllî : büyük ve genel prensip
felâhat : çiftçilik
hâdisât-ı tarihiye : tarihî olay
hadise-i cüz’iye : küçük ve basit hadise
hassa : duyular
İ’câz-ı Kur’ân : Kur’ân’ın mu’cizeliği
ifham : anlatma
istidadât : kabiliyetler
kıssa-i Mûsâ : Hz. Mûsâ’nın kıssası
kumistan : kumluk, çöl
Kur’ân-ı Hakîm : sayısız hikmetleri içinde bulunduran Kur’ân
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla mu’cize olan Kur’ân
küllî : büyük, kapsamlı
mâbud : kendisine ibadet edilen
mahsuldar : verimli
mefkûre : gaye, ideal
mergup : rağbet edilmiş
mevadd-ı şerire : kötü maddeler
müheyyâ : hazır
mükâleme-i ulviye : yüce konuşma
mümessil : temsilci
münkad : boyun eğme
neş’et etmek : çıkmak
risalet : peygamberlik
Sahrâ-yı Kebir : Büyük Çöl
seciye : yaratılış
sekene-i habise : kötü ve pis sakinler
sevr : öküz
tarîk-i kemâlât : mükemmelleşme yolu
tazammun : kapsama, içine alma
tesbit : sağlam şekilde yerleştirme
teşkil : oluşturma
ulvî : yüce
vasıta-i ziraat : tarıma vasıta
zebh : kesme, boğazlama
zikretmek : bildirmek
Yükleniyor...