Birinci Şuâ

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَبِهِ نَسْتَعِينُ
1
İki acîp suale karşı def’aten hatıra gelen garip cevaptır.
Birinci sual: Denildi ki: “Fâtiha ve Yâsin ve hatm-i Kur’ânî gibi okunan virdler, kudsî şeyler, bazan hadsiz ölmüş ve sağ insanlara bağışlanıyor. Halbuki böyle cüz’î birtek hediye ân-ı vâhidde hadsiz zâtlara yetişmek ve herbirisine aynı hediye düşmek, tavr-ı aklın haricindedir.”

Elcevap: Fâtır-ı Hakîm nasıl ki unsur-u havayı kelimelerin berk gibi intişarlarına ve tekessürlerine bir mezraa ve bir vasıta yapmış. Ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedî (a.s.m.) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de, okunan bir Fâtiha dahi, meselâ umum ehl-i iman emvâtına aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle mânevî âlemde, mânevî havada çok mânevî elektrikleri, mânevî radyoları sermiş, serpmiş, fıtrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor. Hem nasıl ki bir lâmba yansa, mukàbilindeki binler âyineye, herbirine tam bir lâmba girer. Aynen öyle de, bir Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, herbirine tam bir Yâsin-i Şerif düşer.

İkinci sual: Şiddetle ve âmirâne denildi ki: “Sen Risale-i Nur’un makbuliyetine dair Hazret-i Ali (r.a.) ve Gavs-ı Âzam (r.a.) gibi zâtların kasidelerinden şahitler gösteriyorsun. Halbuki, asıl söz sahibi Kur’ân’dır. Risale-i Nur, Kur’ân’ın hakikî bir tefsiri ve hakikatinin bir tercümanı ve meselelerinin burhanıdır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ancak Onun yardımını isteriz.
| Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Sekizinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acîp : şaşırtı, hayret verici
âmirâne : emredercesine, emrederek
ân-ı vâhid : kısa bir zaman dilimi
berk : şimşek
cüz’î : ferdî, az, küçük
def’aten : âni, birden bire
ehl-i iman : iman edenler, mü’minler
emvât : ölüler
ezân-ı Muhammedî (a.s.m.) : Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği dinin ezanı; tevhidi ilân etmek amacıyla yüksek sesle yapılan kutsal davet
Fâtır-ı Hakîm : her şeyi hikmetle ve hârika üstün sanatıyla yaratan Allah
fıtrî : yaratılıştan gelen, doğal
hadsiz : sınırsız
hatm-i Kur’ânî : Kur’ân’ın tamamını okumak, hatim yapmak
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
intişar : yayılma
istihdam etmek : çalıştırmak
kaside : övgü şiiri; büyükleri övmek için yazılan manzume
kudret : güç ve iktidar
kudsî : mukaddes; her türlü kusur ve noksandan yüce
makbuliyet : kabul edilmiş olma
mânevî : maddî olmayan, mânâ ile ilgili olan
mukàbilinde : karşısında
nihayetsiz : sonsuz
tavr-ı akıl : akıl ölçüsü, akıl çizgisi
tekessür : çoğalma
umum : bütün
unsur-u hava : hava unsuru
vird : devamlı yapılan zikir
Yâsin-i Şerif : Kur’ân-ı Kerimin 36. sûresi
Yükleniyor...