Eğer mezheb-i selef gibi اِلاَّ اللّٰهُ’da vakıf olsa, o halde 1 اَلرَّاسِخُونَ’deki şeddeli ر, iki ر sayılsa bin üç yüz altmış küsur ederek Risaletü’n-Nur şakirtlerinin bundan on beş yirmi sene sonraki râsihâne ve muhakkikane olan ilimlerine ve imanlarına remzen baktığı gibi, şeddeli ر, asıl itibarıyla bir ل, bir ر sayılsa bin iki yüz on iki (1212) ederek, bundan bir buçuk asır evvel Mevlâna Halid Zülcenâheyn’in Hindistan’dan getirdiği parlak bir ilm-i hakikat rusuhuyla o zamanda meydan alan te’vilât-ı fâsideyi ve şübehatı dağıtarak yüz senede elli milyondan ziyade insanları daire-i irşadına aldığı ve tenvir ettiği zamanın tarihine tam tamına tevafukla bakar.

İkinci âyet olan 2 اَلرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ şeddeli ر, aslına nazaran bir ل, bir ر sayılmak cihetiyle, makam-ı ebcedîsi bin üç yüz kırk dört (1344) etmekle her asra baktığı gibi, bu asra da hususî remzen bakar. Ve ilm-i hakikatte râsihâne çalışan ve kuvvetli iman eden bir taifeye işaret eder. Ve çok âyetlerin ehemmiyetle gösterdikleri bu bin üç yüz kırk dört (1344)’te Risaletü’n-Nur ve şakirtlerinden daha ziyade bu vazifeyi müşkül şerait içinde sebatkârâne yapan zâhirde görülmüyor. Demek bu âyet onları dahi daire-i harîmine hususî dahil ediyor.

ON BEŞİNCİ ÂYET:
يَآ اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَا اِلَيْكُمْ نُورًا مُبِينًا 3
Şu âyet bu zamana dahi hitap eder. Çünkü tamam -مُبِينًا hariç kalsa- bin üç yüz on (1360) küsur eder. Eğer قَدْ جَاۤءَكُمْ’den sonraki olsa بُرْهَانٌ ve نُورًا kelimelerindeki tenvinler, ن sayılsa bin üç yüz on (1310) eder. Demek bu asra da hitap eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Derinlik sahibi olanlar.
2 : “İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar.” Nisâ Sûresi, 4:162.
3 : “Ey insanlar! Size, Rabbinizden ap açık bir delil olan bir peygamber geldi ve size, dünyanızı ve âhiretinizi aydınlatıcı ap açık bir nûr olarak Kur’ân’ı indirdik.” Nisâ Sûresi, 4:174.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Sekizinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

cihet : yön, taraf
daire-i harîm : mahrem, hususî, özel daire
daire-i irşad : doğru yolu gösterme dairesi, halkası
Furkan : ayırt edici; hak ile bâtılı birbirinden ayıran Kur’ân
ilm-i hakikat : hakikat ilmi
makam-ı ebcedî : âyetin ebced yönü; âyetteki harflerin taşıdığı sayı değerleri açısından konumu, yeri
Mevlâna Halid Zülcenâheyn :
muhakkikane : gerçekleri delilleriyle araştırarak
müşkül : zor, zahmetli, sıkıntılı
nazaran : bakarak, –göre
râsihâne : sağlamca, sağlam delile dayanmak sûretiyle
remzen : işaret ederek
rusuh : ilim ve fende incelik ve derinliğe sahip olma
sarîhan : açıklıkla
sebatkârâne : kararlılıkla
şakirt : öğrenci, talebe
şedde : Arapça’da bir harfin üzerine konulan ve o harfi iki defa okutan işaret
şerait : şartlar
şübehat : şüpheler, tereddütler
taife : grup, topluluk
te’vilât-ı fâside : batıl, yanlış yorumlar
tenvin : Arapça gramerinde bir kelimenin sonunu nun gibi okutmak üzere konulan işaret; kelimenin sonuna iki üstün (en), iki esre (in), iki ötre (ün) gelmesi hâli
tenvir etmek : nurlandırmak, aydınlatmak
tevafuk : denk gelme, uygun düşme
zâhir : açık, gözle görünür
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...