Hem o şuur-u imanla mahbub-u mutlak olan Kemâl-i Mutlakın varlığı bilinmekle, şedit ve fıtrî olan muhabbet-i Zâtî tatmin edilir. Hem Bâki-i Sermedînin bekàsına ve varlığına ait o şuur-u imanî ile kâinatın ve nev-i insanın kemâlâtı bilinir ve bulunur. Ve kemâlâta karşı fıtrî meftuniyet, hadsiz elemlerden kurtulup zevk ve lezzetini alır.

Hem o şuur-u imanî ile o Bâki-i Sermedîye bir intisap ve o intisabın imanıyla umum mülküne bir münasebet peydâ olur. Ve o münasebet-i intisabî ile, hadsiz bir mülke bir nevi mâlikiyet gibi iman gözüyle bakar, mânen istifade eder.

Hem şuur-u imanî ile ve intisap ve münasebetle umum mevcudata bir alâka, bir nevi ittisal peydâ olur. Ve o halde, ikinci derecede vücud-u şahsîsinden başka hadsiz bir vücut, o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâka ve ittisal cihetinde güya onun bir nevi varlığıdır gibi var olur; varlığa karşı fıtrî aşk teskin edilir.

Hem o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâkadarlığı cihetiyle bütün ehl-i kemâlâta karşı bir uhuvvet peydâ olur. O halde Bâki-i Sermedînin varlığıyla ve bekàsıyla o hadsiz ehl-i kemâl mahvolmayıp zayi olmadıklarını bilmekle, takdir ve tahsinle merbut ve dost olduğu hadsiz dostlarının bekàları ve devam-ı kemâlâtı o şuur-u imanî sahibine ulvî bir zevk verir.

Hem o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâkadarlık ve uhuvvet vasıtasıyla bütün dostlarımın -ki hayatımı ve bekàmaalmemnuniye onların saadetleri için feda ediyorum- onların mes’udiyetleri ile hadsiz bir saadet kendimde hissedebilir gördüm. Çünkü, bir samimi dostun saadetiyle şefkatli dostu dahi saadetlenir ve lezzetlenir. Şu halde Bâki-i Zülkemâlin bekàsı ve varlığıyla, başta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve âl ve ashabı olarak, umum sâdâtım ve ahbabım olan enbiya ve evliya ve asfiya ve bütün sair hadsiz dostlarım idam-ı ebedîden kurtulduğunu ve bir saadet-i sermediyeye mazhariyetlerini o şuur-u imanî ile hissettim. Ve münasebet, alâka, uhuvvet, dostluk sırrıyla saadetleri bana in'ikâs edip saadetlendirdiğini zevk ettim.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Altıncı Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahbab : dostlar, sevilenler
âl ve ashab : aile fertleri ve yakın dostlar; Peygamber Efendimizin âile bireyleri ve yakın dostları
alâka : ilgi
alâkadar : alâkalı, ilgili
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
asfiya : hem velî hem âlim olan büyük zâtlar
Bâki-i Sermedî : varlığı sonsuz ve sürekli olan Allah
Bâki-i Zülkemâl : sınırsız mükemmellik sahibi ve varlığı devamlı ve kalıcı olan Allah
bekà : devamlılık, kalıcılık
cihet : taraf, yön
devam-ı kemâlât : mükemmel özelliklerin devamı
ehl-i kemâl : kemâl sahibi olgun kimseler
elem : acı, keder
enbiya : nebiler, peygamberler
evliya : veliler, Allah dostları
fıtrî : doğal, yaratılıştan gelen
hadsiz : sınırsız
idam-ı ebedî : dirilmemek üzere sonsuz yok oluş
in'ikâs : yansıma
intisap : bağlanma, mensup olma
istifade etmek : faydalanmak, yararlanmak
ittisal : bağlantı
kemâlât : mükemmel ve kusursuz özellikler
Kemâl-i Mutlak : tam ve sınırsız mükemmellik; Allah
maalmemnuniye : memnuniyetle
mahbub-u mutlak : sonsuz sevgili
mâlikiyet : sahiplik
mânen : mânevî yönden
mazhariyet : bir nimete nail olma, erişme
meftuniyet : düşkünlük
merbut : bağlı
mes’udiyet : mutluluk
mevcudat : varlıklar
muhabbet-i Zâtî : Allah’ın kendi Zâtına karşı duyulan sevgi
münasebet : bağlantı, ilgi
münasebet-i intisabî : bağlanmaya dayalı ilişki
nev-i insan : insan türü, insanlık
nevi : tür
peydâ : kazanma, elde etme, meydana gelme
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
saadet : mutluluk
saadet-i sermediye : sürekli devam eden mutluluk
sâdât : seyyidler; Peygamberimizin (a.s.m.) soyundan gelenler
sair : diğer, başka
şedit : şiddetli
şuur-u imanî : imanî şuur, imâna dayalı bilinç
tahsin : beğenme, bir şeyin güzelliğini ilân etme
takdir : beğendiğini dile getirme
teskin etmek : sakinleştirmek
uhuvvet : kardeşlik
umum : bütün
vücud-u şahsî : şahsî varlık
vücut : varlık
zayi olmak : kaybolup gitmek
Yükleniyor...