El-Hüccetü’z-Zehra
İki makamdır.
Bu ders zâhiren küçük, hakikaten pek büyük ve çok kuvvetli ve çok geniş bir risaledir. Hem benim tefekkürî hayatımın, hem Nurun tahkikî hayat-ı mâneviyesinin ilmelyakîn-aynelyakîn ittihadından çıkan bir meyve-i imaniye ve firdevsî bir semere-i Kur’âniyedir.
Said Nursî
Birinci Makam
Üç kısımdır.
Yirminci Mektubun hülâsatü’l-hülâsası, üçüncü medrese-i Yusufiyede verilen dersin birinci kısmıdır.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ - وَبِهِ نَسْتَعِينُ 1
Afyon hapsinde on bir ay tecrid-i mutlakta bulunduğuma dair Mahkeme-i Temyize yazdığım istida bahanesiyle otuz beş sene inzivada, hususan gecelerde dünyayı unutmakta bulunan ve garazkârâne tarassutlarla yirmi üç sene sıkıntı çekmesinden insanlardan tevahhuş edip yalnız tek başına kalarak, hizmetçisinden ve Nur dersini iştiyakla arzulayandan başka kimseyle bir saat beraber bir yerde bulunmasından çok sıkılan benim gibi bir bîçareyi, beşinci koğuşa cebren nakil ve kardeşlerimin yanıma gelmelerini yasak ettiler. O kalabalık içinde yaşayamayacağım diye çok telâş ederken, birden bir alâmet-i hiddet ve gadap olarak soğuk o derece şiddetlendi ki, eğer o eski yerimde kalsaydım hiç dayanamayacaktım.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Ve Ondan yardım diliyoruz.”
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
bîçare : çaresiz, zavallı
cebren : zorla
El-Hüccetü’z-Zehra : güzel ve parlak delil; On Beşinci Şuâ
firdevsî : Cennete dair, ait
garazkârâne : kasıtlı olarak, art niyetle
hakikaten : gerçekte
hayat-ı mâneviye : mânevî hayat
hususan : özellikle
hülâsatü’l-hülâsa : Yedinci Şuâ olan Âyetü’l-Kübrâ Risalesinin özetinin özeti mahiyetinde, Arapça olarak yazılan tefekkürî bir eser
ilmelyakîn : ilme ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
inziva : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmaksızın yaşama
istida : dilekçe
iştiyak : çok kuvvetli arzu, istek
ittihad : birleşme, birlik
Mahkeme-i Temyiz : Temyiz Mahkemesi; Yargıtay
medrese-i Yusufiye : Hz. Yusuf’un (a.s.) hapiste kalmasına benzetilerek, iman ve Kur’ân hizmetinden dolayı tutuklananların hapsedildiği yer mânâsında hapishane
meyve-i imaniye : imanın meyvesi
risale : mektup; Risale-i Nur’un her bir bölümüne verilen isim
semere-i Kur’âniye : Kur’ân meyvesi
tahkikî : araştırarak ve kesin delillere dayanarak
tarassut : baskı ve gözetim altında tutma
tecrid-i mutlak : tam bir yalnızlık, yalnız başına bırakma
tefekkürî : tefekküre dayalı
tevahhuş : korkma, ürkme
üçüncü Medrese-i Yusufiye : Afyon hapsi
zâhiren : görünürde
Yükleniyor...