Ve aynı kudret, aynı zamanda, hava sahifesini bir yazar-bozar tahtasına çevirir. Bütün zerrelerini birer kalem uçları ve o kitabın noktaları hükmünde, emir ve iradenin onlara tayin ettiği vazifelerinde istimal ederek ve bütün o zerrelere herbirine öyle bir kàbiliyet vermiş ki, güya bütün sözleri ve konuşmaları bilir gibi alır, neşreder, şaşırmaz, küçücük birer kulak, incecik birer lisan olarak istihdam edip unsur-u hava, emir ve irade-i İlâhînin bir arşı olduğunu ispat eder.

İşte, bu kısa işarete kıyasen, bu kâinatı bir muntazam şehir, bir mükemmel apartman ve misafirhane, bir mu’cizatlı kitap ve Kur’ân hükmüne getirip heyet-i mecmuasından tâ bir zerreye kadar bütün mahlûkat tabakalarını ve dairelerini ve taifelerini mizan-ı ilim ve nizam-ı hikmetle kabzasına alan, tasarruf eden, kudreti içinde hikmetini, rahmetini gösteren ve rububiyet-i mutlakası içinde mevcudiyetini ve vahdâniyetini güneş ve gündüz gibi bildirip tanıttırmasına mukàbil imanla tanımak ve sevdirmesine mukàbil ubudiyetle sevmek ve ihsanatlarına mukàbil şükür ve hamd isteyen böyle bir Rahmân-ı Rahîmi tanımayan ve ubudiyetle Onu sevmeye çalışmayan, belki inkârla Ona bir nevi adavet taşıyan insan suretindeki şeytanlar, birer küçük Nemrut ve Firavun hükmünde nihayetsiz bir azaba elbette müstehak olur.

ON BİRİNCİ KELİME

وَاِلَيْهِ الْمَصِيرُ dir. Yani, “Daire-i huzuruna ve âlem-i bâkisine ve âhiretine ve sermedî dâr-ı saadetine gidileceği gibi, bütün kâinattaki mahlûkatın mercii Odur. Bütün esbab silsileleri Ona dayanıyor ve kudretine istinad eder ve o kudretinin tasarrufatına birer perdedirler. O kudret-i kudsiyenin izzetini ve haşmetini muhafaza için bütün zâhirî sebepler yalnız birer perdedirler; icadda da hiç tesirleri yoktur. Emir ve iradesi olmazsa hiçbirşey, hattâ hiçbir zerre hareket edemez” demektir. Bu kelimedeki hüccete gayet kısa bir işaret ederiz.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adâvet : düşmanlık
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat
âlem-i bâki : devamlı ve kalıcı âlem
arş : taht, makam
azap : acı, sıkıntı
daire-i huzur : huzur dairesi
dar-ı saadet : mutluluk yurdu
esbab : sebepler
hamd : övgü ve şükür
haşmet : büyüklük, görkem
heyet-i mecmua : hepsi birden, tamamı
hikmet : fayda, gaye; Allah’ın herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratma sıfatı
icad : var etme, yaratma
ihsanat : bağışlar, iyilikler
inkâr : inanmama, kabul etmeme
irade-i İlâhî : Allah’ın iradesi, dilemesi
istihdam : görevlendirme, çalıştırma
istinad : dayanma
izzet : değer, şeref, yücelik
kabza : el, avuç
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kıyasen : karşılaştırarak
kudret : güç ve iktidar
kudret : güç, iktidar
kudret-i kudsiye : her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın güç ve iktidarı
lisan : dil
mahlûkat : yaratıklar
merci : kaynak, başvurulacak yer
mevcudiyet : varlık
mizan-ı ilim : ilim ölçüsü
mu’cizâtlı : mu’cizelerle dolu
muhafaza : koruma, saklama
mukàbil : karşılık
muntazam : düzenli
müstehak : hak etmiş, lâyık
neşretme : yayma
nevi : çeşit, tür
nihayetsiz : sonsuz
nizam-ı hikmet : Canab-ı Hakkın koyduğu tanzim ettiği, her şeyin bir sebebe gaye ve faydaya dayandığı hikmetli düzen
Rahmân-ı Rahîm : dünya ve âhirette yarattığı herbir varlığa ve bütün varlıklara sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle davranan Allah
rahmet : Allah’ın şefkat, merhamet sıfatı
rububiyet-i mutlaka : mutlak Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve sınırsız egemenliği altında bulundurması
sermedî : devamlı, sürekli
silsile : zincir
suret : biçim, görünüş
taife : grup, topluluk
tasarruf : dilediği gibi kullanma ve idare etme
tesir : etki
ubûdiyet : Allah’a kulluk
unsur-u hava : hava maddesi
vahdâniyet : Allah’ın bir ve benzersiz oluşu ve ortağının olmayışı
zahirî : açık, görünürdeki
zerre : atom, en küçük madde parçası
Yükleniyor...