On birinci: Asfiya ve sıddîkîn denilen müçtehidler, imamlar, allâmeler; İbni Sîna, İbni Rüşd gibi dâhî feylesoflar misillü binler ehl-i tahkik, aklî ve mantıkî bir tarzda, herbiri ayrı bir meslekte şüphesiz binler hüccetlere ve kat’î burhanlara istinaden ilmelyakîn derecesinde Muhammed’in (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine imanları öyle küllî bir şehadettir ki, onların umumu kadar bir zekâsı bulunmayan, karşılarına çıkamaz.
İşte o hadsiz şahitlerden birisi, bu zamanda Risale-i Nur’dur ki, münkirler ona karşı hiçbir çare bulamadıklarından, zabıta ve adliyeyi aldatıp mahkeme eliyle susturmasına çalışıyorlar.
On ikinci: Âlem-i İslâmda herbiri ümmetin ehemmiyetli bir kısmını daire-i dersine alıp, harika irşad ve kerametlerle mânevî terakki ettiren ve hüccetler yerinde müşahedata, keşfiyata dayanan ve aktâb denilen en derin ehl-i tahkik ve hakikat, ruhânî terakkilerinde Muhammed’in (a.s.m.) risaletini ve sadıkıyetini ve en yüksek mertebe-i hakkaniyette bulunduğunu keşfen ve şuhuden görüp müttefikan ve mütetabıkan nübüvvetine şehadetleri öyle bir imzadır ki, onların umumu kadar bir yüksek mertebe-i kemâlâtı kazanmayan, o imzayı bozamaz.
On üçüncü şehadet: Dört küllî ve çok geniş ve kat’î hüccetlerden ibarettir:
İşte o hadsiz şahitlerden birisi, bu zamanda Risale-i Nur’dur ki, münkirler ona karşı hiçbir çare bulamadıklarından, zabıta ve adliyeyi aldatıp mahkeme eliyle susturmasına çalışıyorlar.
On ikinci: Âlem-i İslâmda herbiri ümmetin ehemmiyetli bir kısmını daire-i dersine alıp, harika irşad ve kerametlerle mânevî terakki ettiren ve hüccetler yerinde müşahedata, keşfiyata dayanan ve aktâb denilen en derin ehl-i tahkik ve hakikat, ruhânî terakkilerinde Muhammed’in (a.s.m.) risaletini ve sadıkıyetini ve en yüksek mertebe-i hakkaniyette bulunduğunu keşfen ve şuhuden görüp müttefikan ve mütetabıkan nübüvvetine şehadetleri öyle bir imzadır ki, onların umumu kadar bir yüksek mertebe-i kemâlâtı kazanmayan, o imzayı bozamaz.
On üçüncü şehadet: Dört küllî ve çok geniş ve kat’î hüccetlerden ibarettir:
وَبِشَهَادَةِ اْلاَزْمِنَةِ الْمَاضِيَةِ بِتَوَاتُرِ بَشَارَاتِ الْكَوَاهِنِ وَالْهَوَاتِفِ وَالْعُرَفَآءِ فِى اْلاَدْوَارِ السَّالِفِينَ وَبِمُشَاهَدَةِ بَشَارَاتِ الرُّسُلِ وَاْلاَنْبِيَآءِ وَبِشَهَادَتِهِمْ وَبَشَارَتِهِمْ عَلَيْهِمُ السَّلاَمُ بِرِسَالَةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ فِى الْكُتُبِ الْمُقَدَّسَةِ 1
Bu fıkranın kısaca bir meâli burada beyan edilecek. Ve izahatı ve senetleri, Zülfikar’ın Mu’cizat-ı Ahmediye kısmının âhirinde mükemmel var.Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Geçmiş asırlardaki kâhinler ve hâtifler ve âriflerden tevatürle nakledilen müjdelerin, semâvî kitaplarda müşahede edilen sair nebî ve resullerin müjdelerinin, ve o peygamberlerin (aleyhimüsselâm), mukaddes kitaplarda Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma şehadet edip onun geleceğini tebşir etmelerinin şehadetiyle…
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Bölümler
- El-Hüccetü'z-Zehra'nın Birinci Makamı
- Birinci Makam, Birinci Kelime
- Birinci Makam, İkinci Kelime
- Birinci Makam, Üçüncü Kelime
- Birinci Makam, Dördüncü Kelime
- Birinci Makam, Beşinci Kelime
- Birinci Makam, Altıncı Kelime
- Birinci Makam, Yedinci Kelime
- Birinci Makam, Sekizinci Kelime
- Birinci Makam, Dokuzuncu Kelime
- Birinci Makam, Onuncu Kelime
- Birinci Makam, On Birinci Kelime
- Fâtiha-i Şerifenin bir muhtasar hülâsası
- Mukaddime
- El-Hüccetü'z-Zehra'nın İkinci Makamı
- Kudrete dair Arabî fıkrası