Basamağın esasına işaret eden,

اِذْ هُوَ الْقَدِيرُ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ بِقُدْرَةٍ مُطْلَقَةٍ مُحِيطَةٍ ضَرُورِيَّةٍ نَاشِئَةٍ لاَزِمَةٍ ذَاتِيَّةٍ لِلذَّاتِ اْلاَقْدَسِيَّةِ فَمُحَالٌ تَدَاخُلُ ضِدِّهَا فَلاَ مَرَاتِبَ فِيهَا فَتَتَسَاوٰى بِالنِّسْبَةِ اِلَيْهَا الذَّرَّاتُ وَالنُّجُومُ وَالْجُزْءُ وَالْكُلُّ وَالْجُزْئِىُّ وَالْكُلِّىُّ وَالنُّوَاةُ وَالشَّجَرُ وَالْعَالَمُ وَاْلاِنْسَانُ
Yani, herşeye kadîr öyle bir kudreti var ki, bütün eşyayı ihata etmiş ve Zât-ı Vâcibü’l-Vücuda lüzum-u zâtî ile fenn-i mantık tabirince “zaruriyet-i nâşie” ile lâzımdır, vâciptir, infikâki muhâldir, imkânı yoktur. Madem böyle bir lüzumla böyle bir kudret Zât-ı Akdestedir; elbette onun zıddı olan acz hiçbir cihetle içine giremez, Zât-ı Kadîre ârız olamaz.

Madem birşeyde mertebelerin bulunması, onun zıddı içine girmesiyledir. Meselâ, hararetin derece ve mertebeleri, soğuğun girmesi ve güzelliğin ise çirkinliğin müdahalesiyle olması ve bu zâtî kudrete zıt olan acz, ona yanaşması, hiçbir cihetle imkânı yok. Elbette, o kudret-i mutlakada mertebeler bulunmaz.

Madem mertebeler onda bulunmaz; elbette o kudrete nisbeten yıldızlar, zerreler müsâvi ve cüz ve küll ve bir fert ve bütün nevi o kudrete karşı farkları yoktur. Ve bir çekirdek ve koca ağacı ve kâinat ve insan ve bir nefsi diriltmesi ve haşirde bütün zîruhların ihyâsı, o kudrete nisbeten müsâvidirler ve kolaydır. Büyük-küçük, az-çok farkı yoktur. Bu hakikate kat’î şahit, hilkat-ı eşyada gördüğümüz kemâl-i san’at, nizam, mîzan, temyiz, kesret, sür’at-i mutlakada suhulet-i mutlaka ve tam kolaylıktır.

Birinci basamak olan
وَبِسِرِّ مُشَاهَدَةِ غَايَةِ كَمَالِ اْلاِنْتِظَامِ اْلاِتِّزَانِ اْلاِمْتِيَازِ اْلاِتِّقَانِ الْمُطْلَقَاتِ مَعَ السُّهُولَةِ فِى الْكَثْرَةِ وَالسُّرْعَةِ وَالْخِلْطَةِ الْمُطْلَقَةِ meâli, bu mezkûr hakikattir.

İkinci basamak
وَبِسِرِّ النُّورَانِيَّةِ وَالشَّفَّافِيَّةِ وَالْمُقَابَلَةِ وَالْمُوَازَنَةِ وَاْلاِنْتِظَامِ وَاْلاِمْتِثَالِ'dir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
ârız olma : bir şeyin aslından olmayıp sonradan ortaya çıkma, ilişme
cihet : yön, taraf
cüz : bölüm, kısım
fenn-i mantık : mantık ilmi
fert : birey
hakikat : gerçek, doğru
haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip muhakeme için Allah’ın huzurunda toplanma
hilkat-ı eşya : varlıkların yaratılışı
ihata etme : kapsama, kuşatma
ihyâ : diriltme, hayat verme
infikâk : ayrılma, çözülme
kadîr : gücü yeten, güç ve iktidar sahibi
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kat’î : kesin olarak
kemâl-i san’at : san’atın mükemmelliği
kesret : çokluk
kudret : güç, kuvvet ve iktidar
kudret-i mutlaka : Allah’ın sınırsız güç ve iktidarı
küll : bütün
lüzum-u zâtî : zât için zorunlu olan; zâtın temel şartı veya niteliği
meâl : açıklama, anlam
mertebe : derece
mezkûr : anılan, sözü geçen
mîzan : tartı, ölçü
muhâl : olması imkansız şey
müsavi : eşit, denk
nefs : hayat, can
nevi : çeşit, tür
nisbeten : kıyasla
nizam : düzen
suhulet-i mutlaka : sınırsız kolaylık
sür’at-i mutlaka : sınırsız hız
temyiz : ayırd etme
vâcip : zorunlu
zaruriyet-i nâşie : bir şeyin kendisinde bulunması zaruri olan ve ondan ayrılması mümkün olmayan
Zât-ı Akdes : bütün kusurlardan, çirkinliklerden, eksiklikten, benzer ve ortak edinmekten sonsuz derecede yüce olan Zât, Allah
Zât-ı Kadîr : herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Zât, Allah
Zât-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı mutlaka gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Zât, Allah
zâtî : varlığının temel niteliği olan
zerre : atom, en küçük madde parçası
zîruh : ruh sahibi
Yükleniyor...