Elhâsıl: Madem Cenâb-ı Hakkın ekser isimleri âhireti iktiza edip isterler; elbette o isimlere delâlet eden bütün hüccetler, bir cihette âhiretin tahakkukuna dahi delâlet ederler.

Ve madem melâikeler âhiretin ve âlem-i bekànın dairelerini gördüklerini haber veriyorlar; elbette melâike ve ruhların ve ruhaniyâtın vücut ve ubudiyetlerine şehadet eden deliller, dolayısıyla âhiretin vücuduna dahi delâlet ederler.

Ve madem Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün hayatında vahdâniyetten sonra en daimî dâvâsı ve müddeâsı ve esası âhirettir; elbette o zâtın nübüvvetine ve sıdkına delâlet eden bütün mu’cizeleri ve hüccetleri, bir cihette, dolayısıyla âhiretin tahakkukuna ve geleceğine şehadet ederler.

Ve madem Kur’ân’ın dörtten birisi haşir ve âhirettir ve bin âyâtıyla onun ispatına çalışır ve onu haber verir; elbette Kur’ân’ın hakkaniyetine şehadet ve delâlet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve burhanları, dolayısıyla âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delâlet ve şehadet ederler.

İşte bak, bu rükn-ü imanî ne kadar kuvvetli ve kat’î olduğunu gör.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Mes'ele / Sonraki Risale: Sekizinci Mes'elenin bir Hülâsası
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici, şaşırtıcı
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
âlem-i bekà : devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi
âlem-i gayb : gayb âlemi, görünmeyen âlem
âlem-i şehadet : gözle gördüğümüz âlem
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âyât : âyetler, deliler
aynelyakin : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
bedeviyet : göçebelik
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref sahibi Allah
cihet : taraf, yön
dehşetli : korkunç, ürkütücü
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ekser : çoğunluk
elhasıl : özetle, kısaca
enbiya : nebiler, peygamberler
evliya : Allah’ın sevgili kulları, veliler
ferman : buyruk, emir
hak : doğru, gerçek
hakikat-i haşriye : haşir gerçeği
hakkalyakîn : bizzat yaşamak suretiyle, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
haşr : insanların öldükten sonra âhirette diriltilip muhakeme için Allah‘ın huzurunda toplanması
hüccet : kesin, güçlü delil
i’câz : mu’cize oluş
iktiza etmek : gerektirmek
ilmelyakin : ilmî ve sağlam delillere dayanarak, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak derecede kesin bilme
iptidaî : basit, ilkel; ilköğretim seviyesi
izah : açıklama
izahat : açıklamalar
kâinat : evren, yaratılan herşey
kat’iyet : kesinlik
kelâmullah : Allah’ın kelamı, Kur’ân
lisan : dil
melâike : melekler
mu’cizât : mu’cizeler
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü haller
nevi : tür
nişane-i tasdik : doğrulayıcı nişan, alâmet
ruhaniyât : maddî yapısı olmayan ruh âlemine ait varlıklar
semâvî : Allah tarafından olan, İlâhî
şehadet : şahitlik, tanıklık
tahakkuk : gerçekleşme
tasdik : doğrulama, onaylama
tavr-ı akl : akıl ölçüsü, akıl çizgisi
tekemmül etmek : mükemmelleşmek, olgunlaşmak
terakki : ilerleme, yükselme
tufûliyet : çocukluk, küçüklük
ubûdiyet : Allah’a kulluk
vahdâniyet : Allah’ın bir ve benzersiz oluşu ve ortağının olmayışı
vücud : varlık, var oluş
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
âyât : âyetler, deliler
burhan : mantıkî delil, kanıt
cihet : taraf, yön
delâlet : işaret etme, delil olma
hakkaniyet : doğruluk, gerçekçilik
haşr : insanların öldükten sonra âhirette diriltilip muhakeme için Allah‘ın huzurunda toplanması
hüccet : güçlü delil
kat’î : kesin
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü işler
müddeâ : iddia edilen şey
nübüvvet : peygamberlik
rükn-ü imanî : imanın şartı, temel esası
sıdk : doğruluk
şehadet : şahitlik, tanıklık
tahakkuk : gerçekleşme
vücud : varlık, var oluş
Yükleniyor...