Hürriyet-i fikir ve serbestiyet-i vicdan düsturu ile, Risale-i Nur’un bir kısım şakirtleri, idareye dokunmamak şartıyla rejim ve usulünüzü ilmen kabul etmezse ve muhalif amel etse, hattâ rejimin sahibine adavet etse, onlara kanunen ilişilmez. Risaleler ise, o gibi risalelere mahrem demişiz, neşrini men etmişiz. Hattâ bu defa bu hâdiseye sebebiyet veren risale, Kastamonu’da sekiz sene zarfında bir veya iki defa birtek nüsha birisi bana getirdi. Aynı günde kaybettirdik. Şimdi siz onu zorla teşhir ediyorsunuz ve iştihar da etti.

Malûmdur ki, bir mektupta kusur olsa, yalnız o kusurlu kelimeler sansür edilir, mütebâkisine izin verilir. Eskişehir Mahkemesinde dört ay tetkikat neticesinde, yüz Nur Risalelerinde medar-ı tenkit yalnız on beş kelime bulmaları ve şimdi dört yüz sahifeli Zülfikar’ın yalnız iki sahifesinde irsiyet ve tesettür âyetlerinin otuz sene evvel yazılmış tefsiri bulunması ve şimdiki kanun-u medenîye uygun gelmemesi kat’î ispat eder ki, onun hedefi dünya değil. Herkes ona muhtaçtır. O dört yüz sahifelik herkese menfaatli Zülfikar iki sahife için müsadere edilmez. O iki sahife çıkarılsın, o mecmuamız bize iade edilsin; ve onun iadesi hakkımızdır.

Eğer dinsizliği bir nevi siyaset zannedip, bu hâdisede bazılarının dedikleri gibi derseniz, “Bu risalelerinle medeniyetimizi, keyfimizi bozuyorsun;” ben de derim: “Dinsiz bir millet yaşayamaz” dünyaca bir umumî düsturdur. Ve bilhassa küfr-ü mutlak olsa Cehennemden daha ziyade elîm bir azabı dünyada dahi verdiğini, Risale-i Nur’dan Gençlik Rehberi gayet kat’î bir surette ispat etmiş. O risale ise, şimdi resmen tab edildi.

Bir Müslüman el-iyâzü billâh, eğer irtidat etse, küfr-ü mutlaka düşer; bir derece yaşatan küfr-ü meşkûkte kalmaz. Ecnebi dinsizleri gibi de olmaz. Ve lezzet-i hayat noktasında, mâzi ve müstakbeli olmayan hayvandan yüz derece aşağı düşer. Çünkü, geçmiş ve gelecek mevcudatın ölümleri ve ebedî müfarakatları, onun dalâleti cihetiyle, onun kalbine mütemadiyen hadsiz firakları ve elemleri yağdırıyor. Eğer iman gelse, kalbe girse, birden o hadsiz dostlar diriliyorlar. “Biz ölmemişiz, mahvolmamışız” lisan-ı halleriyle diyerek, o Cehennemî hâlet, Cennet lezzetine çevrilir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adâvet : düşmanlık
âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
azab : acı, sıkıntı
cihet : yön, taraf
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
düstur : kural, prensip
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ecnebi : yabancı
elem : acı, keder, sıkıntı
elîm : elemli, acı verici
el-iyâzü billâh : Allah korusun; Allah’a sığınırım
firak : ayrılık
hadsiz : sonsuz
hâlet : vaziyet, durum, hâl
irsiyet : miras meselesi
irtidat : hak dinden çıkma
iştihar : meşhur olma
kanun-u medenîye : medeni kanun
küfr-ü meşkûk : inkârda, küfürde şüpheye düşme; şüpheli küfür
küfr-ü mutlak : tam bir küfür, inkâr ve hiçbir kutsal değere inanmama
lezzet-i hayat : hayatın zevk ve lezzeti
lisan-ı hâl : hâl ve beden dili
mahrem : gizli, kişiye özel
mâzi : geçmiş zaman
mecmua : kitap
medar-ı tenkit : tenkide sebep
men etme : engelleme, yasaklama
mevcudat : varlıklar
muhalif : aykırı, zıt
müfarakat : ayrılıklar
müsâdere : yasak edilen bir şeyin kanuna göre elden alınması
müstakbel : gelecek zaman
mütebâki : geri kalan kısım
mütemadiyen : sürekli olarak
neşr : yayma
nevi : tür, çeşit
nüsha : kopya
risale : küçük kitap, mektup
sansür : yayınlanacak bir şeyin kontrol edilmesi ve gereken düzeltmelerin yapılması
sebebiyet veren : sebep olan
suret : şekil, biçim
şakirt : öğrenci, talebe
tab edilmek : basılmak
tefsir : açıklama, yorum
tesettür : örtünme
teşhir : sergileme
tetkikat : araştırma, inceleme
umumî : genel, yaygın
usul : temel prensipler
zarfında : içinde
ziyade : fazla
Zülfikar : Üstad Bediüzzaman’ın Kur’ân’a ve Peygamberimize (a.s.m.) dair bir eseri
Yükleniyor...