Eğer hissiyat-ı diniyeyi kuvvetlendirmesinden istikbalde emniyet-i dahiliyeye zarar verebilir diye bir cemiyet namı verilmişse, buna mukàbil deriz:

Evvelen: Başta Diyanet Riyaseti, bütün vâizler aynı hizmeti görüyorlar.

Saniyen: Risale-i Nur şakirtlerinin değil emniyete ve âsâyişe zarar vermek, belki bütün kuvvet ve kanaatleriyle milleti anarşilikten muhafaza ve emniyet ve âsâyişi temin etmek için çalıştıklarına delil ise, birinci esasta beyan edilmiş.

Evet, biz bir cemaatiz. Hedefimiz ve programımız, evvelâ kendimizi, sonra milletimizi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhâya vesile olan zındıkaya karşı Risale-i Nur’un çelik gibi hakikatleriyle kendimizi muhafazadır.

Sekizinci esas: Risalelerde bazı dokunaklı cümleler var diye, başka yerlerin nâkıs ve sathî tahkikatlarına binaen bizi ittiham ediyorlar. Buna mukàbil deriz:

Madem maksadımız iman ve âhirettir, ehl-i dünya ile mübareze değil. Ve madem o pek cüz’î ve yalnız bir iki risaleye mahsus ilişmek kastî değil; belki maksadımıza yürürken onlara çarpmışız. Elbette bir garaz-ı siyasî mânâsında olamaz. Ve madem imkânat başkadır, vukuat başkadır. Hakkımızda âsâyişe zarar yapmış değil, “yapabilir” diye ittiham ise, herkes bir adamı öldürebilir diye ittiham gibi mânâsız bir ittihamdır. Ve madem yirmi sene müddetinde yirmi binler adamda ve binler nüshalar ve mektuplarda hem Eskişehir, hem Kastamonu, hem Isparta, hem Denizli şiddetli tetkik ve taharrilerde hakiki bir suç teşkil edecek maddeleri bulamadılar. Eskişehir Mahkemesi birşey bulamadığından mecburiyetle bir lâstikli kanun maddesinden tek bir küçük risale ile bizi mes’ul ettiği gibi, bütün dinî dersini vereni dahi mes’ul eder bir tarzda, yüz adamdan on beş adama altışar ay ceza verebildi. Acaba bizim gibi bir adamın sizden olsa, bir senede yirmi mahrem mektupları bu tarzda tetkik edilse, onu mes’ul ve mahcup edecek yirmi cümle bulunmaz mı? Halbuki, bizde yirmi bin adamdan yirmi bin nüsha risale ve mektuplarda hakikî mes’ul edecek yirmi cümle bulamamalarından gösteriyor ki, Risale-i Nur’un hedefi doğrudan doğruya âhirettir. Dünya ile alışverişi yoktur.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
anarşilik : hiçbir kayıt ve kural tanımama, kargaşa çıkarma
âsâyiş : huzur, rahat, barış içinde olma
berzahî : kabir âlemine ait
beyan : açıklama, izah
binaen : –dayanarak, dolayı
cüz’î : küçük, ferdî
daimî : devamlı, sürekli
Diyanet Riyaseti : Diyanet İşleri Başkanlığı
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
emniyet : güven
esas : husus
evvelâ : ilk olarak
evvelen : ilk olarak
garaz-ı siyasî : siyasal maksatlar
hakikat : doğru, gerçek
haps-i münferit : tek başına hapis, hücre hapsi
idam-ı ebedî : dirilmemek üzere sonsuz yok oluş
imhâ : yok etme
imkânat : olabilirlikler
insaflı : vicdana uygun davranan
ittiham etmek : suçlamak
ittiham : suçlama
mahcup : utanan; utanmış
mahrem : gizli, şahsa özel
mahsus : özel, has
maksad : gaye, amaç
mes’ul : sorumlu
muhafaza : koruma, saklama
mukàbil : karşılık
mübareze : karşı koyma, çarpışma
müddeiumumî : savcı
nâkıs : eksik, noksan
nüsha : kopya
risale : mektup; Risale-i Nur’dan herbir bölüm
saniyen : ikinci olarak
sathî : sığ, yüzeysel
şakirt : öğrenci, talebe
taharrî : araştırma, inceleme
tahkikat : araştırmalar
teşkil : bir araya getirme
tetkik : inceleme, araştırma
vâiz : vaaz eden
vukuat : meydana gelen olaylar
zındıka : dinsizlik, inançsızlık
Yükleniyor...