İşte sizin nazarınızda ve vehminizde beni o adam gibi telâkki etmişsiniz ki, beni bu tarzda cezaya ve mahkûmiyete çarptınız. Eğer bu derece hilâf-ı şuur ve muhalif-i akıl hareket ediyorsam, koca memlekete dehşet verip propaganda ile efkâr-ı âmmeyi aleyhime çevirmek değil, belki âdi bir divane gibi tımarhaneye gönderilmem lâzım gelir. Eğer verdiğiniz ehemmiyete mukàbil bir adam isem, elbette arslanı kendine saldırtmak ve ejderhayı kendine hücum ettirmek için o keskin kılıcı onların kuyruklarına uzatmaz; belki mümkün olduğu kadar kendini muhafaza edecek. Nasıl ki on sene ihtiyarî bir inzivaihtiyar edip tâkat-ı beşerin fevkinde sıkıntılara tahammül ederek hükûmetin işine hiçbir cihetle karışmadım ve karışmak arzu etmedim. Çünkü, hizmet-i kudsiyem beni men ediyor.

Ey ehl-i hall ve akd! Acaba hiç mümkün müdür ki, yirmi beş sene evvel gazetelerin yazdığı gibi, bir makaleyle otuz bin adamı kendi fikrine çeviren ve koca Hareket Ordusunun nazar-ı dikkatini kendine döndüren ve İngiliz Başpapazının altı yüz kelime ile istediği suallerine altı kelimeyle cevap veren ve bidayet-i hürriyette en meşhur bir diplomat gibi nutuk söyleyen bir adamın yüz yirmi risalesinde dünyaya, siyasete bakacak yalnız on beş kelime mi bulunur? Hiç bir akıl kabul eder mi ki, bu adam siyaseti takip ediyor ve maksadı dünyadır ve hükümete ilişmektir? Eğer fikri, siyaset ve hükûmete ilişmek olsa idi, böyle bir adam birtek risalesinde sarîhan, işareten, yüz yerde maksadını ihsas edecekti. Acaba o adamın maksadı siyasetçe tenkid olsaydı, yalnız tesettür ve irsiyete dair eski zamandan beri câri bir iki düsturdan başka medar-ı tenkit bulamaz mıydı?

Evet, koca bir inkılâbı yapan bir hükûmetin rejimine muhalif bir fikr-i siyaseti takip eden bir adam, bir iki malûm maddeler değil, yüz binler madde-i tenkit bulabilirdi. Güya hükûmet-i cumhuriyenin yalnız inkılâbı bir iki küçük meseledir! Bende onu hiçbir tenkit maksadım olmadığı halde, eskiden yazdığım bir iki kitabımda zikrettiğim bir iki kelime varmış diye “Hükûmetin rejimine ve inkılâbına hücum ediyor” denilmiş.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdi : basit, değersiz
bidayet-i hürriyet : hürriyetin başlangıcı, 2. Meşrutiyetin ilân edildiği 1908 yılları
câri : geçerli, yürürlükte
cihet : şekil, yön
diplomat : memleket ve millet meseleleri hakkında siyasî söz sahibi
divane : akılsız, deli
düstur : kural, prensip
ednâ : en basit, küçük
efkâr-ı âmme : kamuoyu, umumun fikirleri
ehl-i hall ve akd : Büyük Millet Meclisi, hükümet ve Cumhurbaşkanını seçip azletme yetkisi olanlar
fevkinde : üstünde
fikr-i siyaset : siyaset fikri
güya : sanki
hilâf-ı şuur : bilince aykırı, şuur dışı
hizmet-i kudsiye : kutsal hizmet
hücum : saldırı
hükûmet-i cumhuriye : cumhuriyet hükûmeti
ihsas etme : hissettirme
ihtiyar : dileme, istek, irade
ihtiyarî : isteğe bağlı, iradeyle yapılan
inkılâb : değişim, devrim
inziva : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
irsiyet : veraset, miras
işareten : işaret ederek
madde-i tenkit : tenkit maddesi
mahkûmiyet : hükümlülük, tutukluluk
makale : bir konunun kaleme alınışı
maksad : gaye, amaç
malûm : bilinen
medar-ı tenkit : tenkit sebebi
meşhur : bilinen
muhafaza : koruma
muhâlif : başka şekilde düşünen, uymayan
muhalif-i akıl : akla zıt
mukàbil : karşılık
nazar : bakış, görüş
nazar-ı dikkat : dikkatli bakış
nutuk : konuşma
risale : mektup; Risale-i Nur’dan her bir bölüm
sarîhan : açıklıkla
tahammül : dayanma, katlanma
tâkat-i beşer : insan gücü
telâkki etme : anlama, kabul etme
tenkid : eleştiri
tesettür : örtünme
vehm : zan, kuruntu
zikretme : anma, belirtme
Yükleniyor...