İkinci sual: Keramet izhar edilmezse daha evlâ olduğu halde, neden sen ilân edersin?

Elcevap: Bu, bana ait bir keramet değildir. Belki, Kur’ân’ın i’câz-ı mânevîsinden tereşşuh ederek has bir tefsirinden keramet suretinde bizlere ve ehl-i imana bir ikram-ı Rabbânî ve in’âm-ı İlâhîdir. Elbette mu’cize-i Kur’âniye ve onun lem’aları izhar edilir. Ve nimet ise, şükür niyetiyle ilân etmek, bir tahdis-i nimettir. 1 وَاَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ âyeti izharına emreder.

Benim için medâr-ı fahr ve gurur olacak bir liyakatim ve istihkakım olmadığını kasemle itiraf ediyorum. Ben çekirdek gibi çürüdüm ve kurudum. Bütün kıymet ve hayat ve şeref, o çekirdekten çıkan şecere-i Risale-i Nur ve mu’cize-i mâneviye-i Kur’âniyeye geçmiş biliyorum. Ve öyle itikad ettiğimden, i’câz-ı Kur’ânî hesabına izhar ederim. Bütün kıymet, bir mu’cize-i Kur’âniye olan Risale-i Nur’dadır. Hattâ, eskiden beri taşıdığım Bediüzzaman ismi onun imiş, yine ona iade edildi. Risale-i Nur ise, Kur’ân’ın malıdır ve mânâsıdır.

Bu remizde hususî kanaatimi teyid eden ve kendime mahsus çok emare ve karineler var. Fakat başkalara ispat edemediğimden yazamıyorum. Yalnız iki-üçüne işaret etmeye münasebet gelmiş.

Birincisi: Ben Celcelûtiye’yi okuduğum vakit, sâir münâcâtlara muhalif olarak, kendim bizzat hissiyatımla münâcât ediyorum diye hissederdim. Ve başkasının lisanıyla taklitkârâne olmuyordu. Benim için gayet fıtrî ve dertlerime alâkadar ve tefekkürat-ı ruhiyeme hoş bir zemin oluyordu. Birkaç sene sonra kerametini ve Risale-i Nur ile münasebetini gördüm ve anladım ki, o hâlet, bu münasebetten ileri gelmiş.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Rabbinin nimetini de yâd et.” Duhâ Sûresi, 93:11.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar : alakalı, ilgili
Bediüzzaman : çağının eşsizi
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler
emare : belirti, işaret
evlâ : daha iyi
fıtrî : yaratılış gereği, doğuştan
hâlet : durum, hâl
hissiyat : duygular, hisler
hususî : özel
i’câz-ı Kur’ânî : Kur’ân’ın mu’cize oluşu; Kur’ân’ın bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülüğü
i’câz-ı mânevî : mânevî mu’cizelik
ikram-ı Rahmânî : sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Allah’ın ikramı
in’âm-ı İlâhî : Allah’ın ihsanı, nimet vermesi
istihkak : lâyık olma, hak etme
itikad : inanç
izhar : gösterme, açığa çıkarma
kanaat : inanma, razı olma
karine : delil, ipucu
kasem : yemin
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hâller
kuvve-i mâneviye : mânevî kuvvet, dayanak
lem’alar : parıltılar
lisan : dil
liyakat : lâyık olma
medâr-ı fahr : övünç kaynağı
mu’cize-i Kur’âniye : Kur’ân mu’cizeleri
mu’cize-i mâneviye-i Kur’âniye : Kur’ânın mânevî mu’cizesi, mânâ ve içerik yönünden mu’cize olma
muhalif : aykırı, zıt
mukavemet : direnç, dayanıklılık
mü’min : iman eden, Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
münâcât : dua
münasebet : bağlantı, ilişki
remiz : ince işaret
sâir : diğer
şecere-i Risale-i Nur : bir ağacı andıran Risale-i Nur Külliyatı
tahdis-i nimet : şükür maksadıyla Cenâb-ı Hakkın verdiği nimetleri anlatma, sevincini ve şükrünü dile getirme
taklitkârâne : taklit ederek
tefekkürat-ı ruhiye : ruha ait tefekkürler
tefsir : açıklama, yorum
tereşşuh : sızıntı
teyid : destekleme, kuvvetlendirme
Yükleniyor...