Dünyevîler dediler: “Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun? ”
Dedim: 1 اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَة

“Evet, İstanbul siyaseti, İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile telkin eder, biz kendimizden hayal edip, asammâne tahribimizde eser-i telkini icra ederiz.

“Madem ki menba Avrupa’dadır. Gelen cereyan ya menfî veya müspettir. Menfîye kapılan harf gibi: 2 دَلَّ عَلٰى مَعْنًى فِى نَفْسِ غَيْرِهِ yahut 3 لاَيَدُلُّ عَلٰى مَعْنًى فِى نَفْسِهِ tarif edilir. Demek bütün harekâtı, bizzat hariç hesabına geçer. Çünkü iradesi hükümsüzdür. Hulûs-u niyeti fayda vermez. Bahusus, menfî iki cihet-i zaafla hariç cereyanın kuvvetine bir âlet-i laya’kıl olur.

“Diğer müspet cereyan ise ki, dahilden muvafık şeklini giyer. İsim gibi
4 دَلَّ عَلٰى مَعْنًى فِى نَفْسِهِ ’dir. Hareketi kendinedir. Tebei haricedir. Lâzım-ı mezhep, mezhep olmadığından, belki muahez değil. Bahusus iki cihetle kuvveti, hariç cereyanın müspet ve zaafına inzimam etse, harici kendine âlet-i lâyeş’ur edebilir.”

Dediler: “Dinsizliği görmüyor musun, meydan alıyor. Din namına meydana çıkmak lâzım.”

Dedim: “Evet, lâzımdır. Fakat kat’î bir şart ile ki, muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hatâ da etse, belki ma’fuvdur. İkincisi isabet de etse, mes’uldür.”

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım.
2 : Mânâsı kendisinden başkasına delâlet eder.
3 : Mânâsı kendisine delâlet etmez.
4 : Mânâsı kendisine delâlet eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlet-i lâya’kıl : akılsız, düşüncesiz bir âlet
âlet-i lâyeş’ur : şuursuz ve düşüncesiz bir âlet
asammâne : sağır bir şekilde
aşk-ı İslâmiyet : İslâmiyet aşkı, İslâm sevgisi
bahusus : özellikle
bilvasıta müteharrik : bir başka unsur aracılığıyla harekete geçen
cereyan : akım, hareket
cihet-i zaaf : zayıflık yönü
dahilden : içeriden
eser-i telkin : telkinlerin ortaya çıkardığı sonuç
hâmiyet-i diniye : dinî hamiyet; dini korumak ve yüceltmek maksadıyla çalışma, dinden gelen yüce duygularla din uğruna fedakârlıkta bulunma
harekât : hareketler
hariç cereyan : dışarıdan (hasımlardan) gelen akım
hariç hesabına geçme : dışarıdakilerin (yani hasımların) hesabına geçme, onların hesabına yazılma
hariç : dış
hezeyanlaştırma : saçma sapan düşüncelere itme
hulûs-u niyet : halis, samimî niyet
icra etme : yerine getirme, uygulama
inzimam etme : birbirine eklenme, katılma, eklenme
iradesi hükümsüz olma : iradesini serbest bir şekilde kullanamama
isabet etme : hedefini bulma
İspanyol hastalığı : Tavuk vebası da denir. Tıp ilmindeki adı
lâzım-ı mezhep : mezhebe zorunlu olarak lâzım olan ve ondan ayrılması düşünülemeyen şey (meselâ, iktisat ilmi bir mezhepse, onun lâzımı matematik ilmidir. Çünkü matematik ilmi olmadan iktisat hesaplanamaz)
ma’fuv : affedilen, bağışlanan
menba : kaynak
menfî : olumsuz, yıkıcı
mes’ul : sorumlu
mezhep : takip edilen yol veya ekol veya bir ilim dalı
muahez değil : eleştiri konusu değil, sorguya tâbi tutulmaz
muharrik : harekete geçirici
muvafık : uygun, uyumlu
müreccih : tercihe sebep olan
müspet cereyan : olumlu, yapıcı ve yol gösterici cereyan, akım
müspet : olumlu, yapıcı
müteharrik-i bizzat : hareket kabiliyeti kendinde olan
tahrip : bozup yıkma
tarafgirlik : taraftarlık
tebei harice olma : katılım ve desteğin dışarıdan, başka bir kaynaktan olması
telkin : fikrini kabul ettirmeye çalışma, aşılama
tenvim : uyutma, uyuşturma
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
Yükleniyor...