“Meselâ, muhteris bir intikam veya müntakim bir hilâfla bir kere demiş: ‘İslâm mağlûp olacak, kalbi parçalanacak.’ Sırf o mürâi ruhtan gelen, yalancı fikirden çıkan meş’um sözünü doğru göstermek için, İslâm mağlûbiyetini, İslâm perişaniyetini arzu eder, alkışlar, hasmın darbesinden mütelezziz olur. İşte şu alkışı ve gaddar telezzüzüdür ki, mecruh İslâmı müşkül mevkide bırakmış. Zira hançerini İslâmın ciğerine saplamış olan hasım, ‘Sükût et’ demiyor. ‘Alkışla, mütelezziz ol, beni sev’ diyor, onları misâl gösteriyor. İşte size dehşetli bir günah ve zulüm ki, ancak haşirdeki mizan tartabilir.” 1 وَقِسْ عَلَيْهَا

Denildi: “Mağlûbiyet mâlûmdu, biz bilirdik. Bilerek bizi belâya attılar.”

Dedim: “Acaba Hindenburg gibi dehşetli insanlar nazarına nazarî kalmış olan gaye-i harp, sizin gibi acemîlere nasıl malûm ve bedihî olabilir? Acaba fikir dediğiniz şey—el’iyazü billâh—arzu olmasın? Bazan zâlimâne intikam-ı şahsî, arzuya fikir sûretini giydirir.

“Yahu, pis bir çamura düşmüşsünüz, misk ü anber diye yüzünüze gözünüze bulaştırmaya ne mânâ var?”

İşte misâlîlerin münevver gece meclisinde ve dünyevîlerin muzlim gündüz mahfelinde akıldan akma değil, kalbden çıkan beyanatım: İstersen kabul et, istersen etme— anlamak şartıyla. İster al gûş-i kabul-i câne, ister hiddet et!
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ve buna kıyas et.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acemî : yabancı; bir işte tecrübesiz olan
bedihî : açık, aşikâr
beyanat : açıklamalar
darbe : vurma, saldırma
dehşetli : korkunç, ürkütücü
dünyevî : dünyaya ait
el’iyazü billâh : “Allah korusun” mânâsına gelen bir dua ifadesi
gaddar telezzüzü : çok acımasız davranın kişinin lezzet alması
gaye-i harp : savaşın gayesi, sonucu
gûş-i kabul-i câne : canın kabul kulağı; birşeyi can kulağıyla dinleme
hasım : düşman
haşirdeki mizan : haşir meydanındaki amelleri tartan terazi; insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanmasının ardından günah ve sevapların tartılacağı İlâhî terazi
hiddet et! : öfkelen! kız!
hilâf : karşıt olma, muhalefet
intikam-ı şahsî : şahsî intikam düşüncesi veya duygusu
mağlûbiyet : yenilgi
mağlûp olma : yenilme
mahfel : toplantı ve görüşme yeri
malûm : belli, bilinen birşey
mecruh : yaralı, yaralanmış
meş’um : kötü, uğursuz
mevki : yer, konum
misâl gösterme : örnek verme
misâlîler : sahih bir rüyada iken misâl âleminde görülen şahıslar
misk ü anber : hoş ve güzel koku
muhteris : hırslı, aşırı istekli, hırsı tutku haline gelmiş
muzlim : karanlık
münevver : nurlu, aydın
müntakim : intikam alan, intikam peşinde olan
mürâi : iki yüzlü, riyâkâr
müşkül : zor
mütelezziz olma : lezzet alma, hoşlanma
nazarında : gözünde
nazarî : teorik; sadece kural ve yasa halinde
perişaniyet : perişanlık, sefillik
sûret : görüntü, şekil
sükût etme : susma, sessiz kalma
temerrüd etme : inat etme, ayak direme
zâlimâne : zâlim olana yakışır şekilde
Yükleniyor...