Ey sû-i niyetleriyle ve kendi menfî ruhlarına kıyasla bu ahlâk, edep, iman, mârifet ve hakikat âbidesine dil uzatan ve şeytanları dahi utandıracak derecede iftiralarla bu fazilet timsalini yok etmeye, tezvire çalışmış bedbahtlar! Bu zâta karşı savurmak istediğiniz iftiralar, saçdığınız zehirler para etmedi. Hak nurunu yaktı ve parlattı. O nur ile âlemleri ziyadar eyledi. Siz ise zelil ve mânen insaniyetin menfurusunuz. Size yazıklar olsun! İnsan libasını taşımanız dahi sizin için elîm ve fecîdir. Buna rağmen sizin için bir necat kapısı var; o kapıyı çalsanız belki kurtulursunuz. Said Nursî ahd etmiş ve ilân etmiş ki: “Benim idamıma çalışanlar dahi eğer Risale-i Nur’la imanlarını kurtarsalar, Risale-i Nur’a sarılsalar; kardeşlerim, siz şahit olunuz, ben onlara hakkımı helâl ediyorum.” Evet onu mahkûm etmek isteyenlerden çoğu ve ekser aleyhinde bulunanlar bugün ona dost olduğu gibi, tezvir ve iftirada bulunan sizler de nedamet etseniz, Nur derslerine kulak verseniz, ümit edilir ki, o şefkat kahramanı, sizin için, affınız için dua eder, niyaz eder. Evet, Said Nursî öyle eşsiz bir kahramandır ki, bu kahramanlığını harp meydanında, mahkeme sandalyesinde müstebitlere karşı gösterdiği halde, gelin, siz düşmanları ve onu yok etmek için çalışanlardan Nura müteveccih olanların selâmet ve kurtuluşu için el açıp gözyaşlarıyla nasıl niyaz ettiğini görün ve onun yüksek bir tevazu ile, milletin her tabakasıyla nasıl kemal-i şefkatle muamelede bulunduğunu anlayın, insanlığın ulvî mertebesini bu zatta seyreyleyin. Onun hakkında senakâr sözler, takdirler, ehl-i dünyanın alkışlanması nev’inden değildir; hakikat-i kâinatın, bu ekmel insana ve insanın yüksek kıymetini, Müslümanlığın hakikî tezahürünü temsil eden mânevî şahsiyetine karşı olan takdir ve tebrikine bir iştiraktir. Evet, Said Nursî’yi, temsil ve terennüm ettiği envar-ı hakikat itibarıyla, yalnız insanlık değil, belki âlem bütün envâ ve ecnâsıyla alkışlıyor, tebrik ediyor. Evet, hizmet-i imaniyesini mâzi, müstakbel takdir ediyor…
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Denizli Hayatı / Sonraki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahdetme : söz verme
bedbaht : kötü bahtlı, talihsiz
derya : büyük deniz, okyanus
ecnâs : cinsler, türler
ehl-i dünya : dünyaya dalıp âhireti düşünmeyenler, dünyayı âhirete tercih edenler
ekmel : en mükemmel
ekser : çoğunluk
elîm : acı ve sıkıntı veren
envâ : çeşitler, türler
envâr-ı hakikat : hakikat nurları, ışıkları
fazilet : güzel ahlâk, üstünlük, erdem
fecî : korkunç, dehşetli
Hak : varlığı doğru ve gerçek olan, herşeyi hakkıyla yaratan ve her hakkın sahibi olan Allah
hakikat-i kâinat : kâinatın iç yüzündeki hakikat, gerçek
hakikî : asıl, gerçek
hizmet-i imaniye : iman hizmeti
iftihar : övünme
iştirak : ortak olma, katılma
itibarıyla : özelliğiyle
kâmil : olgun, kemâl ve fazilet sahibi
kemâl-i hayret : tam bir hayret ve hayranlık
kemâl-i şefkat : tam ve mükemmel şefkat
libas : elbise
mânen : mânevî yönden
marifet : Allah’ı bilme ve tanıma
mâzi : geçmiş
menfî : olumsuz
menfur : nefret edilen
meyve-i münevver : nurlu, aydınlanmış meyve
müstakbel : gelecek
müstebit : baskıcı, diktatör, despot
müteveccih : yönelik, yönelmiş
necat : kurtuluş
nedamet : pişmanlık
nev’ : tür, çeşit
niyaz : dua etme, yalvarıp yakarma
selâmet : esenlik, rahatlık
senakâr : sena eden, öven
sû-i niyet : kötü niyet
şefkat : içten ve karşılıksız sevgi, merhamet
takdir : beğeniyi dile getiren ifade
temevvüc : dalgalanma
terennüm : dile getirme, dillendirme
tevazu : alçakgönüllülük
tezahür : açığa çıkma, görünme, ortaya çıkma
tezvir : süslü yalan söyleme, sahtekârlık, koğuculuk
timsal : numûne, örnek
ulvî : yüce, büyük
zelil : aşağı, alçak
zemin : yer
ziyadar : ışıklı, parlak, aydınlık
Yükleniyor...