İstanbul Hahambaşısı Yahudi Karasso ile Bediüzzaman arasında Selânik’te cereyan eden bir konuşma sırasında, Karasso konuşmayı yarıda bırakarak dışarıya fırlamış ve arkadaşlarına, “Eğer yanında biraz daha kalsaydım, az kalsın beni de Müslüman edecekti” diyerek mağlûbiyetini hayret ve telâşla izhar etmiştir. Karasso ki, Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için sinsi ve tertipli bir şekilde çalışan gizli bir teşkilâta mensup olup, ortada fevkalâde bir rol oynuyordu. Karasso’nun Bediüzzaman’ı ziyaret etmekten maksadı, onu kendi fikrine çevirmek ve meş’um gayesine âlet etmek idi. Fakat heyhat!..
• • •
Nihayet menhus 31 Mart hadisesi meydana gelir. Şeriat isteyen ve o hâdisede ismi karışan on beş kadar hoca idam edilir. Bediüzzaman, onlar mahkeme binasının bahçesinde asılı durdukları ve kendisi de pencereden onları gördüğü bir halde muhakeme olunur.

Mahkeme reisi Hurşid Paşa sorar: “Sen de şeriat istemişsin?”

Bediüzzaman cevap verir: “Şeriatın bir hakikatine, bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat, ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil!”

Bediüzzaman’ın divan-ı harpteki bu kahramanca müdafaası, o zaman iki defa tab edilip neşredilmiştir. O dehşetli mahkemeden idamını beklerken beraat etmiş ve mahkemeye teşekkür etmeyerek, yolda Bayezid’den tâ Sultanahmed’e kadar, arkasında kalabalık bir halk kitlesi mevcut olduğu halde, “Zalimler için yaşasın Cehennem! Zalimler için yaşasın Cehennem!” nidâlarıyla ilerlemiştir.

Divan-ı harpteki müdafaasının bir kısmı bu Tarihçe-i Hayat’ta yazılmıştır. Tâ ki 31 Mart hadisesinin içyüzü ve Bediüzzaman’ın kahramanca müdafaası bir derece anlaşılabilsin.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Giriş / Sonraki Risale: Barla Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet-i mahz : tam ve mükemmel adalet; “ferdin hukuku asla fedâ edilemez” görüşündeki adalet
Bayezid : İstanbul’da bulunan ve ismini Bayezid Camiinden alan semt; Bayezid Camiinin olduğu yer
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
cereyan eden : meydana gelen
divan-ı harp : askerî mahkeme
fazilet : üstün nitelik, erdem
fevkalâde : olağanüstü, çok güzel
Hahambaşı : bir ülkedeki Yahudî topluluğunun dinî başkanına verilen unvan
hakikat : esas, gerçek
heyhat : yazık, çok yazık
ihtilâlci : ayaklanan, karışıklık çıkaran
izhar etme : açığa çıkarma, gösterme
mağlûbiyet : yenilgi
menhus : uğursuz
mensup : bağlı, kayıtlı
meş’um : kötü
mevcut : var
muhakeme : düşünme, akıl yürütme
müdafaa : savunma
neşretme : yayınlanma, yayımlama
nidâ : sesleniş
nihayet : sonunda
reis : başkan
sebeb-i saadet : mutluluk vesilesi
Sultanahmed : İstanbu’lda bulunan ve ismini Sultanahmed Camiinden alan semt; Sultanahmed Camiinin olduğu yer
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümler, Kur’ân ve sünnet
tab edilme : matbaada bastırılma
tertipli : organizeli, sistemli
teşkilât : kurum; Ortak bir gaye etrafında bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu kuruluş
zira : çünkü
Yükleniyor...