İşte benim bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin imanı, saadet ve selâmeti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Helâl olsun. Onlara beddua bile etmiyorum. Çünkü, bu sayede Risale-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yahut birkaç milyon kişinin-adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar. Afyon Savcısı beş yüz bin demişti. Belki daha ziyade-imanını kurtarmaya vesile oldu. Ölmekle yalnız kendimi kurtaracaktım; fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar imanın kurtulmasına hizmet ettim. Allah’a bin kere hamd olsun.

Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”

Hazret coşmuştu. Bir yanardağ gibi lâvlar saçıyordu. Bir fırtına gibi gönül denizini dalgalandırıyordu. Bir şelâle gibi haşmetli zemzemelerle ruhun en derin noktalarına çarpıyordu. Çok heyecanlanmıştı. Millet kürsüsünde coşmuş bir hatip gibi devam ediyor, sözünün kesilmesini istemiyordu. Yorulduğunu hissettim. Bu heyecanlı bahsi değiştireyim, dedim.

“Mahkemede sıkıldınız mı?” diye sordum.

“Dinî tedrisata, kadınlarımızın, muhterem hemşirelerimizin, terbiye-i İslâmiye dairesinde iffet ve şereflerini muhafaza etmelerine taraftar olmanın, bir suç olduğuna dair kanunlarda bir madde var mı? ‘Kalbe gelen hakikat’ gibi tâbirleri de şahsî nüfuz temini maksadına delil göstermelerinin mânâsını da bu ilimle, hukukla meşgul doçentlerden sorarım.”

Üstadla görüşmemiz çok uzamıştı. Müsaade alıp ayrıldığım zaman vakit hayli geçmişti.
1952 Eşref Edip
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat
bahis : konu
beddua : bir kimseye belâ gelmesi için yapılan dua
cemiyet : toplum
gönlü gül-gülistan olma : gönlü rahat olma, ferahlama
hamd etme : şükür ve övgülerini sunma
hatip : hitap eden, konuşan, konuşmacı
hazret : saygıdeğer (saygı ve yüceltme maksadıyla kullanılan bir ifade)
hemşire : kız kardeş, bacı
hunhar : kan döken, zâlim
hunharlık : kana susamışlık, zalimlik
iffet : namus
iltihak : katılma
mâsum : günahsız, suçsuz
meşakkat : güçlük, sıkıntı
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
musibet : belâ, dert, felâket
selâmet : esenlik, güven
şahsî nüfuz : kişisel etki, tesir
tabir : açıklama, ifade
tahammül : katlanma, dayanma
tedrisat : eğitim, öğretim
terbiye-i İslâmiye : İslâm terbiyesi
tezellül : alçalma, kendini küçük düşürme
Türk cemiyeti : Türk toplumu
Üstad : Bediüzzaman Said Nursî
zemzeme : coşkulu nağme, hoş ses
zulümkârlık : zalimlik, zulmedicilik
zümre : grup, sınıf, topluluk
Yükleniyor...