Sebilürreşad’ın 116’ncı nüshasında “Hakikat Konuşuyor” başlıklı makalemde bu hakikatleri uzun uzadıya izah ettim. Bütün dünyasını, hattâ icap ederse hayatını, hattâ âhiretini dinine feda ettiği, bütün hayatı şehadet eden, otuz beş seneden beri siyaseti terk eden, müteaddit mahkemelerin o kadar incelemelerine rağmen bu yolda bir delil bulunamayan, sekseni aşmış, kabir kapısına gelmiş, dünya metâından hiçbir nesneye mâlik olmamış ve ehemmiyet vermemiş bir adam hakkında “Dini siyasete âlet ediyor” diyen, yerden göğe kadar, gökten yere kadar haksız ve insafsızdır.

Biz Nur mekteb-i irfanı şakirtlerinin Kur’ân-ı Hakîmden aldığımız hakikat dersi şudur ki: Evde, yahut bir gemide, bir mâsum, on câni bulunsa, adalet-i Kur’âniye, o mâsumun hakkına zarar vermemek için, o haneyi, o gemiyi yakmayı men ettiği halde, on mâsumu bir tek câni yüzünden mahv için, o hâne, o gemi yakılır mı? Yakılırsa en büyük zulüm, en büyük hıyanet ve gadir olmaz mı? Bu sebeple, âsâyişi ihlâl yolunda yüzde on câni yüzünden doksan mâsumun hayatını tehlikeye ve zarara sokmayı adalet-i İlâhiye ve hakikat-i Kur’âniye şiddetle men ettiği için, biz bütün kuvvetimizle bu ders-i Kur’âniyeye ittibâen âsâyişi muhafazaya kendimizi dinen mecbur biliriz.

İşte bizi böyle haksız isnatlarla ittiham eden devr-i sabıktaki gizli düşmanlarımız, şüphe yok ki, ya siyaseti dinsizliğe âlet etmek istediler, yahut bilerek, bilmeyerek bozuk ideolojileri memleketimize yerleştirmek gayretine düştüler. Görülüyor ki, nizam ve intizamı bozan, maddî, mânevî memleketin emniyet ve âsâyişini ihlâl eden bizler değil, asıl onlardı. Hakikî bir Müslüman, samimî bir mü’min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle men ettiği şey, fitne ve anarşidir. Çünkü, anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun âhirzamanda Ye’cüc ve Me’cüc komitesi olduğuna Kur’ân-ı Hakîm işaret buyurmaktadır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adâlet-i İlâhîye : İlâhî adalet, Allah’ın adaleti
adalet-i Kur’âniye : Kur’ân’a ait adalet
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
âhirzaman : dünya hayatının kıyamete yakın son devresi
anarşi : kargaşa, kanun ve kural tanımama
asayiş : emniyet, huzur, güven
cânî : cinayet işlemiş
ders-i Kur’âniye : Kur’ân’ın verdiği ders
devr-i sabık : önceki dönem; tek partili dönemde CHP iktidarı ve idaresi
eza : eziyet
gadir : zulüm, acımasızlık
hakikat : gerçek, doğru
hakikat-i Kur’âniye : Kur’ân’ın hakikati, esası
hâkim : yargıç
hıyanet : ihanet etme, aşağılama
icap etme : gerekme
ihlâl : bozma
intizam : düzenlilik
isnat : dayandırma, dayanak
ittibâen : uyarak
ittiham : suçlama
komite : kötü bir maksat için toplanmış gizli cemiyet
Kur’ân-ı Hakîm : hikmetli Kur’ân; her âyet ve sûresinde sayısız hikmetler bulunan Kur’ân
mahv : yıkma, yok etme
makale : yazı
mâlik : sahip
mâsum : günâhsız, suçsuz
mekteb-i irfan : irfan okulu; Cenâb-ı Hakkı tanıtan, bildiren, hak ve hakikate ulaştıracak bilgiyi ders veren okul
metâ : eşya, mal, mülk
muhafız : koruyucu
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
mü’min : iman eden, Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
müteaddit : çeşitli, bir çok
nizam : düzen, kanun
nüsha : kopya
seciye : huy, karakter
şakirt : öğrenci, talebe
şehadet : şahitlik, tanıklık
vukuat : olaylar, hadiseler
Yükleniyor...