“Bu, en korkunç bir zulüm olur. Bu zulme mâni olmak vazifesi de sizlere emanet edilmiştir.

“Bütün fenalıkları, günahları, ahlâksızlığı, rezaleti, fesat ve fitneyi imha edecek nurdur...

يُرِيدُونَ اَنْ يُطْفِؤُا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَاْبَى اللّٰهُ اِلاَّ اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ 1

“Meâli: ‘Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise, muhakkak nurunu tamamlamak, tamamen parlatmak istiyor, kâfirler hoşlanmasalar da.’ ”
Avukat
Abdurrahman Şeref Lâç


Bu müdafaamüteakip Üstad Said Nursî’ye başka bir diyeceği olup olmadığı mahkeme reisi tarafından sorulmuş, mumaileyh ayağa kalkarak, “Yalnız bir kelime söylemek için müsaadenizi rica ederim.”

“Buyurunuz.”

“Muhterem vekillerim benim şahsım hakkında söylemiş oldukları senakâr sözlere ben lâyık değilim. Ben, Kur’ân ve iman hizmetinde çalışan âciz bir adamım. Başka bir diyeceğim yoktur.”

Beraat kararının tebliği

Bunun üzerine muhakeme hitam bulmuş; heyet-i hâkime müşavereden sonra ittifakla beraat kararını tebliğ etmiş ve bu karar mahkemede hazır bulunan üniversiteliler ve halk tarafından şiddetle alkışlanmıştır. Savcılık tarafından temyiz edilmediği için karar kesinleşmiştir.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Tevbe Sûresi, 9:32.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : zayıf, güçsüz
beraat : temize çıkma, suçsuz bulunma, serbest bırakılma
heyet-i hâkime : hâkimler kurulu
hitam : son bulma, sona erme
ittifak : görüş ve oy birliği
muhakeme : duruşma, yargılama
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
mumaileyh : kendisine işaret edilen, gösterilen kimse
müdafaa : savunma
müşavere : danışma, fikir alışverişinde bulunma
müteakip : -dan sonra, peşi sıra
senakâr : öven, övgü dolu
tebliğ : bildiri, bildirme
temyiz : verilen bir mahkeme kararına itiraz edilerek davanın tekrar görülmesi için bir üst mahkemeye başvurma
vekil : başkasının adına ve yerine hareket eden, asıl vazifelinin yerine çalışan; avukat
Yükleniyor...