Üstadımız Bediüzzaman hakkında, takdirkâr ve faziletperver zatların takdirleri bir senâdan ibaret değildir, bir vâkıadır. Fiiliyat ve icraatının belki yüzden birisini kısaca âcizane ve noksan bir tarzda nakletmektir. Hem bu mevzuda Risale-i Nur talebelerinin takdirkâr makale, mektup ve fıkraları bir medih değildir; belki Üstadımızın dinî hizmetini hedef tutan, şahsına taarruz eden vicdansız ve insafsız din düşmanlarına karşı müspet bir müdafaadır. HAŞİYE

Böyle olduğu halde Üstadımız öyle zatların ve Risale-i Nur talebelerinin hakikatlı takdir ve beyanlarına karşı hiddetlenerek, çok defa da hatırlarını kırarak der ki: “Zaman şahıs zamanı değil, şahs-ı mânevî zamanıdır. Risale-i Nur’da şahıs yok, şahs-ı mânevî var. Ben bir hiçim. Risale-i Nur, Kur’ân’ın malıdır, Kur’ân’dan süzülmüştür. Şeref ve hüsün Kur’ân’ındır. Şahsımla Risale-i Nur iltibas edilmiş. Meziyet, Risale-i Nur’a aittir. Risale-i Nur’un neşrindeki harika muvaffakiyet ise, Risale-i Nur talebelerine aittir. Yalnız şu kadar var ki, şiddetli ihtiyacıma binaen Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Hakîmden bana ilâç ve tiryakları ihsan etti; ben de kaleme aldım. Her nasılsa, bu zamanda birinci tercümanlık vazifesi bana düşmüş. Ben de Risale-i Nur’un talebesiyim. Bir risaleyi şimdiye kadar yüz defa okuduğum halde yine okumaya muhtaç oluyorum. Ben sizlerin ders arkadaşınızım” der.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : İns ve cin şeytanları ve dinsizlerin bir desisesi de budur ki: Bazan derler ve dedirtirler: “Üstadınız şahsına kıymet vermiyor; siz ise onun hakkında takdirkâr mektuplar yazıp, Üstadınızın rızasına uygun hareket etmiyorsunuz.” İşte onlar, Risale-i Nur ve Üstadımızı İslâmiyet düşmanlarına karşı müspet ve nezih bir tarzda müdafaa etmekten men etmek için safdillik damarlarından istifade ile böyle bir fikir ve mugalâta ile Nur talebelerini aldatmaya, iğfal etmeye çalışırlar. Evet, Üstadımız Bediüzzaman, ihlâsının iktizası olarak şahsına kıymet vermeyebilir; bu hal, Üstadımızdaki yüksek bir kemalât ve âlî bir seciyenin timsalidir. O, şahsına ne kadar kıymet vermiyorsa, bizim onda milyarlar derece fazla kıymet ve ehemmiyeti görmemiz, basiret ve insaniyetin muktezasıdır. Bir lütf-u ilâhîdir. Zira Risale-i Nur gibi parlak bir tefsir-i Kur’ân olan şaheser, onun varlığından meydana gelmiş ve fışkırmıştır. Öyle bir eserin müellifiyle yalnız bugünkü âlem-i İslâm değil, yalnız asr-ı hazır beşeriyeti değil, nesl-i âtideki milyarlar kimsenin hayat ve memat dâvâsı Risale-i Nur’la alâkadardır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âcizâne : âciz bir şekilde
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
âlî : yüce, yüksek
asr-ı hazır : şimdiki asır
basiret : feraset, hakikati sezme ve anlama
beşeriyet : insanlık
binaen : –dayanarak
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihanşümul : dünya çapında, evrensel
desise : hile, aldatma
fıkra : kısa yazı; bölüm
hakikat : doğru, gerçek
haşiye : dipnot, açıklayıcı söz
hüsün : güzellik
iğfal : kandırma, aldatma
ihlâs : samimiyet, ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme
ihsan : bağışlama
iktiza : bir şeyin gereği
iltibas edilme : karıştırılma
ins ve cin : insanlar ve cinler
insaniyet : insanlık
kemâlât : faziletler, olgunluklar, ahlâk ve huy güzellikleri
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
lütf-u ilâhî : Allah’ın ikramı, ihsanı ve yardımı
medih : övgü
memat : ölüm
men : yasaklama
mevzu : bahis, konu
meziyet : üstün özellik
mugalâta : safsata, demagoji; aldatmak maksadıyla yanıltıcı sözler söyleme
mukteza : bir şeyin gereği
muvaffakiyet : başarı
müdafaa : savunma
müellif : telif eden, kitap yazan
müspet : olumlu, yapıcı
müstesna : üstün, sıra dışı
nakl : aktarma, anlatma
nesl-i âti : gelecek nesil
neşr : yayma, yayılma
nezih : temiz
risale : kitap, mektup; Risale-i Nur’dan her bir bölüm
safdil : saf ve temiz kalpli, kolay aldanan
seciye : huy, karakter
şaheser : üstün, değerli eser
şahs-ı mânevî : belirli bir kişi olmayıp bir topluluktan meydana gelen mânevî kişilik, tüzel kişilik
şeref : yükseklik, yücelik, büyüklük
taarruz : saldırı, hücum
takdirkâr : takdir eden, beğeniyi ifade eden
tefsir-i Kur’ân : Kur’ân tefsiri; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
timsal : görüntü, yansıma
tiryak : derman, ilâç
Yükleniyor...