Akıl Nakil Dengesi

Ey aklı nakle tercih edip, gurur sebebiyle ve felsefî mes’elelere fazla dal­­mak sonucu, bozulmuş aklının almadıklarını te’vil, hatta tahrif eden felse­fe­­ci! Bil ki: Bir zamanlar ben de senin gibi idim.

Sonra gördüm ki, büyük parlak bir sa­­ray var, sathı semanın tavanına bitişmiş, yüksek pencerelerinden çeşitli zembil­­ler aşağıya sarkıtılmış. Bunların ipleri mebde ve müntehada. Bu zembillerin ba­­zısı arza yakın. Tevfik-i ilâhi refiki olan insan bunlara atlıyor, en yüksek men­­zil­lere yükseliyor. Bazısının ise mebdei çok aşağılarda, ucu ise çok yukarılarda… ve hakeza..

Sonra mağrur, mahrum bazı insanlar gördüm, bu zembillere önem vermi­­yor­­lar. Bunlar taş ve eşyayı ayaklarının altına koyup yükselmeye çalışıyorlar. Azı­cık yükseliyorlar, ama ardından düşüyorlar. Böyle nasıl yükselebilirler ki?

Yine gördüm ki firavunlaşmış nefsine itimat eden bazı insanlar var. Bunlar sa­­rayın duvarlarına çivi çakıyorlar, ayaklarını bunların üzerine koyup yükseli­­yor­­lar. Ama ardından düşüyorlar, boyunları kırılıyor. Ve hakeza…

Anladım ki onlara verilen cihaz ve âletler; kâbiliyet ve muvaffakiyet ölçü­sün­­de zembile yükselmede kullanmak için verilmiş, menzillere kadar varmak için de­ğil. İşte, aklın senin bağındır. Gerçeğe ulaşman ancak nakil iledir. “Allaha tevekkül edene Allah kâfidir.” (Talak, 3)

İndirme Linkleri
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...